İSTİĞFAR İLE İLGİLİ DUALAR TÜRKÇE ANLAMI : İnsanlardan ilk defa istiğfar eden Hz. Âdem’dir. Cenabı-ı Hak tövbesini kabul buyurdu ve Kuran’da onun kıssasını bize bildirdi.
“Gökler nerede ise tepelerinden çatlayacaktır. Melekler, Rablerini hamd ile teşbih ediyorlar. Yerdeki kimselerinde bağışlanmasını istiyorlar. Gözünüzü açın, şüphesiz Allah, O çok bağışlayıcıdır, çok esirgeyicidir.”
“İçlerinden iman edip de iyi iyi amelde (harekette) bulunanlara Allah hem mağfiret, hem büyük mükafat vaat etmiştir.”
“Şimdi sen (Habibim) sabret. Çünkü Allah’ın vaadi gerçektir. Günahının bağışlanmasını iste. Akşam sabah Rabbini hamd ile tenzih ve teşbih et.”
“(Habibim) de ki: Ben ancak sizin gibi bir insanım. (Yalnız) bana şu vahiy olunuyor : Sizin Tanrı’nız ancak bir tek tanrıdır. Onun için hepiniz O’na doğrulun. O’ndan mağfiret isteyin. Vay haline o Allah’a ortak tanıyanların.”
“(Salih) dedi ki: Ey kavmim, niçin iyiden (ve güzelden) evvel çarçabuk kötüyü istiyorsunuz? Allah’tan bağışlanmanızı istemeli değil misiniz? (Böyle yaparsanız) olur ki esirgenirsiniz.”
“De ki: Ey kendilerinin aleyhinde (günahta) haddi aşanlar, Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyiniz. Çünkü Allah bütün günahları bağışlar. Şüphesiz ki O, çok bağışlayıcı, çok esirgeyicidir.”
“Dedi ki: “Rabbim, ben cidden kendime yazık ettim. Artık beni bağışla.” Bunun üzerine (Allah) onu bağışladı. Çünkü O, çok bağışlayıcı, çok esirgeyici olanın ta kendisidir.”
“(Bununla beraber) şüphesiz ki ben, tövbe ve iman edenleri, iyi amelde (ve harekette) bulunanları, sonra da doğru yolda (ölünceye kadar) sebat gösterenleri elbette çok bağışlayıcıyım.”
“(İbrahim şöyle) dedi: Üstüne selamet. Senin için Rabbime istiğfar edeceğim. Çünkü O, bana çok lütufkardır.”
“Sonra senin Rabbin, bir cehalet yüzünden kötülük yapıp da, ardından tövbe edip nefsini ıslah edenlerin hiç şüphesiz lehindedir. Şüphesiz Rabbin, arkasından çok bağışlayıcı, çok esirgeyicidir.”
“O halde bazı işleri için senden izin istedikleri zaman, sen de onlardan dilediğin kimseye izin ver ve kendileri için Allah’tan mağfiret iste. Çünkü Allah çok bağışlayıcı, çok esirgeyicidir.”
“Allah’ın sizi bağışlamasını sevmez misiniz? Allah çok bağışlayıcı, çok esirgeyicidir.”
“Önden nefisleriniz için ne hayır gönderirseniz onu Allah’ın nez- dinde bulursunuz. Hem bu daha hayırlı, sevapça daha büyük olmak üzere. Allah’tan mağfiret isteyin. Şüphesiz ki Allah (müminleri) çok bağışlayıcı, çok esirgeyicidir.”
“Seher vakitlerinde de onlar istiğfar ederlerdi.”
“Allah size kendinden bir bağışlama ve bir bolluk vaad ediyor. Allah (ihsanı) geniş olan, (her şeyi) hakkıyla bilendir.”
“Rabbinizden mağfiret ve genişliği yerle göğün eni kadar olan, Allah’a ve Peygamber’ine iman edenler için hazırlanmış bulunan Cennet için yarış yapıp kazanın. İşte. Bu, Allah’ın fazıl ve keremidir ki onu kime dilerse ona verir. Allah, büyük fazıl (iyilik) sahibidir.”
Kuran’da istiğfara ait birçok ayetler mevcuttur. Biz bunların Tanesini sıralamış bulunuyoruz. Maksadımız Cenabı-ı Hakk’ın mağfiretinin sonsuzluğunu belirtmektir. Çünkü O, çok affedici ve çok mağfiret edicidir. O’nun mağfiretine ulaşmayan kimse daima perişandır ; dünyası da ahreti de haraptır. Mağfiret istemek bizden, bağışlamak Allah’tandır. Şair bu hususta şöyle söylemiştir:
“Ey insan, hem günah işlersin, hem de Rabbim affeder, mağfiret eder, dersin. Doğrusun fakat Allah istediğine mağfiret eder.”; “Rabbin mağfiret ettiği gibi rızık vermektedir. Niçin her ikisini müsavi (eşit) tutuyorsun? Rabbim beni mağfiret eder diye kendini oyalıyorsun. Hâlbuki seni mağfiret edeceğini vaat etmemiştir. Fakat sana rızk vereceğini vaat etmiştir.”
Hz. Allah kullarına rızık vereceğini Kuran’da vaat etmiştir, fakat Cennet vereceğini kimseye vaat etmemiştir. Öyle ise, Rabbimizin mağfiretini gece gündüz isteyelim. O’na yalvarıp yakaralım.
Yoksa boşu boşuna, “Rabbim beni bağışlar (mağfiret eder!)” demek suretiyle kendimizi aldatmayalım. Allah ne aldananı, ne de aldatanı sevmez.
İstiğfarın Önemi : Kötülüğe sapan Şeytan ise tövbe etmeye lüzum görmedi ve günahını hiçe saydı. Böylece Allah’ın lanetine maruz kaldı.
Meleklerde günah işlemek yoktur. Onlar her çeşit günahtan uzaktırlar. Çünkü onlarda günah işleyecek damar bırakılmamış, beşeri istekler kendilerine verilmemiş, tertemiz, nurdan yaratılmışlardır.
İnsan ise öyle değildir. Onda hem meleklere ait damarlar, yani vasıflar vardır, hem de şeytana ait mecralar ve kanallar vardır. Meleklere ait kanallar dolar veya beslenirse insan melekleşir, hatta günah işlemez olur. İnsanlık haliyle günah işlediği anda yaptığını anlar ve hemen pişman olur. Rabbine karşı günahlarının dökülmesini ister ve istiğfarda bulunur.
Eğer insandaki şerre ait olan kanallar doldurulur veya durmadan beslenirse, insanın bütün vücudu günah fıçısı olur. Ne kulağı hakkı duyar, ne güzleri hakkı görür ve ne de kalbi hakka yakın olmak için çalışır. Nihayet bütün azalan kötülük uğruna koşmuş ve yıpranmış olur.
İnsan istiğfar ederken, önce nefsinden meydana gelen hatalarını göz önüne alacak ve onları gözünde büyütecek. Sonra da kime karşı hata ettiğini düşünecek, pişmanlık duyacak ve mümkün ise gözlerinden yaşlar akıtacak.
Buna bir misal verecek olursak, günah işleyen insan hastalanmış, yaralanmış demektir. Bunun tedavisi ise istiğfardır. Hak’tan bağışlamasını istemektir.
Hz. Nuh Aleyhisselam da kavmine şöyle söylemiştir:
“Onlara dedim ki: Rabbinizden af dileyin, çünkü O’nun affetmesi