ı – Çocuk, Anne Babasının Problemleri Karşılama Düzeyinden Etkilenir
I fer evlilikte kaçınılmaz olarak bazı problemler doğabilir. “Aile ortamında hiç problem olmamalıdır.” demek gerçekçi olmaz. Çocuğa yapacağı olumsuz etkiler açısından önemli olan problemlerin varlığı değil, anne babanın İni problemleri karşılama düzeyidir. Çocuk, problemlerden
çok anne babasının problem karşısındaki tavırlarından etkilenir. Çok ağır problemlerin ortaya çıktığı kimi ailelerde anne baba, ilişkilerini doğru yöneterek çocuklarını bu problemlerin kötü etkilerinden uzakta tutabilmektedir. Kimi ailelerde ise problemler çok daha hafif olduğu halde anne babanın ilişkilerini yönetmede yetersiz kalmaları yüzünden çocuk ağır şekilde hırpalanmaktadır. Anne babanın birbirlerine karşı temel tavırları
yanlışsa, aile içi iletişim zaten bütünüyle engelli hale gelecektir. Birbirlerini seven eşlerin çocukları için duygusal olarak daha yüksek bir gelişme imkânı sunacakları muhakkaktır. Ancak çocuğu asıl etkileyen, anne babanın birbirine karşı olan davranış biçimidir. Öyleyse anne babalar çocuklarının gelişimlerine olumsuz etki edecek bir harekette bulunmak istemiyorlarsa, duygularını davranışlara dönüştürürlerken çok dikkatli ve sorumlu olmalıdırlar. Eşinizle ilişkilerinizi yönetmeye çalışırken şu soruyu daima sormalısınız: “Çocuğumun sağlıklı olarak gelişmesinden
ne kadar sorumluyum? Şu anda bu sorumluluğu hissediyor muyum ve bu sorumluluğun gerektirdiği şekilde mi davranıyorum?”
Kendilerine bu soruyu sormakta gecikmeyecek her anne baba, çocukları üzerinde zararlı olacak davranışlarını büyük ölçüde terk edecektir.
Anne baba, ilişkilerindeki problemleri bilgi ve bilgelikle karşılayabildiği müddetçe çocuk güvende olur. Sinirlerinin yatıştırılmasını çocuklarının
ruhsal ve duygusal güvenliğinden daha önemli gören anne babaların aile ortamını nasıl bir cendereye dönüştürebilecekleri açıktır.
2 -Her İlişki Gibi Evlilik de Dikkat ve özen İster
Temel güçlü değilse üzerinde yükselecek görkemli yapı bir tuzaktan ibarettir. Temel dokunulmazdır. Temel görünmez ve kendini unutturur. O temele ait sorumluluk duygusunu yitirdiğinizde, oraya dokunup bozduğunuzda, bina üzerinde temeli gözetmeden tasarrufta bulunduğunuzda yapı bütün görkemine rağmen tehlikededir. İlişkilerimizde de kendini unutturan ama çok önemli olan bir temel vardır. Temele dair unutkanlık derinleştikçe, ilişkilerimiz tehlikeye girer. Bir ilişki neleri nasıl kaldırabilir? Onun üzerine ne koyabiliriz? Onun üzerinde hangi girişimlerde bulunabiliriz? Eğer bir ilişkiden tehlike sesleri geliyorsa, bu soruların sorulmasında mutlaka ihmalkâr davranılmıştır. Bir evlilik iletişiminin temel ihtiyaçları, insan
insana iletişimin temel ihtiyaçlarından çok farklı değildir. Ne var ki bu iletişim ihtiyaçlarının en çok göz ardı edildiği ilişki biçimi de evliliktir.
Her ilişki biçimi gibi evlilik ilişkisi de özen ve dikkat gerektirir. Bu iki kelime üzerinde içtenlikle durmalıdır. Evlilik problemlerinin çoğu bu iki
anlamın terk edilmesinden doğar. Eşler başlangıçta birbirlerine karşı son derece anlayışlı, sevgi dolu, saygılı oldukları halde zamanla bu tavırlarından
uzaklaşırlar. Çünkü ilişkileri üzerinde özen ve dikkati terk etmişlerdir. I liçbir ilişkide ilişkinin kendiliğinden düzgün yürümeyeceğini, doğru düzgün olması arzu edilen her şeyin ama her şeyin bir çaba istediğini unutmuşlardır. Eşler şimdi bu çabanın kendileri kadar çocukları için de büyük bir ihtiyaç olduğunu hatırlamalı, evlilik ilişkileri içinde saygıya, anlayışa, fedakârlığa yeniden yer açmalıdırlar.
3- Evlilikte Yeni Safhalara İntibak Edememek Kötü Sonuçlara Yol Açar
Hiçbir evlilik başlangıçtaki şartlar altında devam etmez. Her şeyden önce hayatın değişen şartları çoğunlukla beklenmedik şekilde evliliğe akseder. Hayat, bütün ilişkilerimizde olduğu gibi evlilikte de akar durur. Hayatın içindeki olumlu veya olumsuz değişiklikler bazen evliliğin
üzerinde bir çağlayan gürültüsüyle patlar, bazen oraya yavaş yavaş sızar… Zaman geçtikçe eşlerin birbirlerinin aileleri ile ilişkileri derinleşir, çeşitlenir. Başlangıçta belki birer karaltı olan ve üzerinde durulmayan aile fertleri, evlilik ilişkisinde belirmeye, canlanmaya başlar. Ayrıca zaman içinde yeni akrabalıklar, hısımlıklar meydana gelir. Eşlerin duygu ve düşüncelerindeki değişiklikler, kişisel gelişme planlarının olumlu olumsuz sonuçlan, iş
hayatındaki gelişmeler, elde edilen veya edilemeyen kazanç evlilik şartlarını değiştirir durur. Bu açıdan bakınca, evliliği acaba okyanusa açılan bir tekneye benzetebilir miyiz? Böyle bir yolculukta belki başlangıçta işler iyi gidecektir. Ama korkunç fırtınalar, azgın dalgalar yol üstünde beklemektedir. O yolculuk daha önce karşılaşmadığımız tehlikelerle doludur. Evlilik ilerledikçe eşlerin içindeki diğer kişilikler ortaya çıkar. Her olay, her engel, taşa inen çekiç gibidir. I leykel oluşmaktadır. Eşler bir çocuğa kavuştuğunda onların iletişim güçleri, dünya görüşleri, zorluklara dayanma kuvvetleri en gerçek hali ile ortaya çıkar ve ayrı bir önem kazanır. Kıyıda pek sağlam görünen tekne acaba dev dalgalara dayanabilecek sağlamlıkta mıdır ve iyi yönetilebilecek midir? Çocuk, evlilikte çok önemli bir safhadır. Bu safhada ilişki yenilenmek ister. Bu safhaya uyum sağlanamazsa problemler baş gösterir. Meselâ sinirli bir eşin o zamana kadar problem olmayan bu özelliği çocuk sonrası önem kazanır. Artık herkesin diğerini biraz daha taşıması gerekmektedir.
Bu, yorgunluğa yol açar. Yeni bir etki, kapalı olanı ortaya çıkarır. “Çok değişti.” deriz. Hayır. Sadece önceden tanımadığımız bir tepkiyi görmekteyizdir. Tekne aynı teknedir. Ama uçsuz bucaksız bir deniz ortasında onun dayanma gücünün ne olduğunu işte şimdi anlayabilmekteyiz. Şartlar değiştiğinde iyi yönetim ve uyum her zamankinden daha önemlidir. Yeni şartlara göre yapılanamamak faciaya sebep olur. Temeli sağlam Iutanlar ve unutmayanlar ağır sarsıntılardan az kayıpla çıkabileceklerdir.
4- Evlilikte Yeni Safhalar Yeni Bir Duruş Gerektirir
Tekne dalgalarla boğuşurken, direk kırılıp pusula bozulurken, gökyüzü karanlık bir taş parçası, deniz azgın bir canavar olurken ve su ağzını
açmış sizi öylece beklerken, gerçekten öldürücü olan; yaşamaya karşı inancın ve sevginin yok olması olacaktır. Dalgalara önce kapılan, önce batan; ümit, inanç ve sevgidir. Bunlar denize karıştığında tekneyi artık hiçbir şey su üstünde tutamaz.
Eşlerin birbirlerine duydukları sevgi, birbirlerine bağlılıkları ve birbirleri ile olan sarsılmaz dostlukları her tehlikede ilk önce yetişen kurtarıcı
olacaktır. Bir ömür beraber olma kararı ile bir araya gelen insanlar nasıl olur da bu kararın gerektirdiği anlayışlılıktan, dostluktan ve güvenden uzak
olurlar?
5- Önemli Kararlar, Soylu Duruşlar Gereklidir
Birkaç günlük bir iş ilişkisi için olağanüstü dikkat gösterirken bu kadar ağır bir yük altında evlilik ilişkisinde sorumlu, anlayışlı, dikkatli olmaktan
nasıl kaçınabiliriz? Orada her şeyin kendiliğinden yoluna girmasi gerektiği düşüncesi eşleri büyük bir yanlışlığa sevk etmektedir. Boş, çabasız, emeksiz, sevgisiz ilgisiz bırakılan bir toprak parçasını istenmeyen bitkilerin istilâ etmesi olağan bir durunu İm Emek verilmeyen her ilişki hastalanır.
Uzun ve mutlu bir evlilik ilişkisi için eşler bir birlerine bilgece ve dostça tutunmalı, evliliklerinin her şeyden çok önem vermeli ve şartlar değişip
zorlaştıkça birbirlerine daha da sokulmalıdıılm
6- Eşler Hayatı Paylaşmalıdır
Evi paylaşmak, hayatı paylaşmak anlamımı gelmiyor. Hayatı paylaşmak bir iş bölümü de değil dir. Eşler birbirlerine ait duygusal alanlarda çekinmeden dolaşıyorlar ve buradan çıkardıkları sonuçlara göre yapılması gerekenleri birbirlerine yapıyorlarsa beraber yaşıyorlar demektir. Hayatı paylaşmak; hayatın güçlüklerini beraber karşılamak, neşelerini beraber yaşamak, bunlarlardan da keyif duymaktır. Çocuk, hayatı paylaşan anne babasının sunduğu canlı ortam içinde canlılık kazanır, O da böylece hayatın içine girebilecektir. Anne Babasını daima omuz omuza, kalp kalbe gören Çocuğun kendisine ve ailesine duyduğu güven gerçekten kuvvetli olacaktır.
7 – Kusurlar Büyütülmemelidir
Eşlerin bazı kusurları olabilir. Bunlara olduklarından daha büyük bir anlam vererek bunları ağır tartışmaların sebebi haline getirmek evlilik
birliğini çekilmez bir yük yapar. Bugün birçok ailenin hayatını alt üst eden şey; evliliğin gerçekten büyük problemlerinden çok, büyütülmüş
küçük problemleridir. Her kıvılcımın yangına dönüşebileceği korkusu, çocuğu üzücü şekilde sindirir. I İri .111 bir tartışma beklentisi onu büyük bir gerilimi’ sok ar. özellikle çocuktan kaynaklanan sebeplerle onun yanında yıpratıcı kavgalara girişilmesi, çocuğun ruhsal olarak aileden kopması için tek başına yeterlidir. Eşler kendilerini birbirleri ile kavga etmeye hazır bulduklarında derhal şunu düşündükleri:
“Bugün çok daha ağır ve Kışkırtıcı sebepler bulunduğu halde hiç kimse ile tartışmadım, kavgaya girişmedim. Başkalarına gösterdiğim anlayışı, başkaları hakkında gösterdiğim sabrı eşimden esirgemem her şeyden önce büyük bir
haksızlık olacaktır.” Eğer ev, eşlerin ev dışındaki hayatlarında göstermedikleri tepkilerin rahatça sergilendiği bir yere dönüştürülürse çocuğun ruh sağlığı tehlikeye girer. Eşler bunun hem evlilikleri, hem çocukları için acımasız bir haksızlık olacağını hiç akıllarından çıkarmamalıdırlar.
Anne baba bilmelidir ki, onların belki çabucak unutacağı bir kavgayı çocukları unutmayacaktır.
8- Saygısızlık,Her Şeyi Kirletir
iki insanın birbirlerine karşı saygısızca davranmaları çirkindir. Ama birbirlerine eş olmuş iki insanın birbirlerine saygısızlıkları hem çirkindir,
hem de hüzün vericidir. Her şeyin çürümüş hali insanı hüzünlendirir. Ama bir zaman önce isteyerek bir araya gelmiş, birbirlerine eş olmuş
iki insanın evliliklerinin çürümüş hali zannederim herkes için daha da hüzün vericidir. Evet, evlilikte saygısızlık bir çürümüşlüktür.
“Yüksek kalitede” bir çocuk yetiştirmek isteyen eşler, tabii önce kendileri için sonra çocukları için birbirlerine saygılı olmayı asla terk etmemelidirler.
Çocuk; nezaketi, terbiyeyi, saygıyı önce kendi annesinde babasında görmeli, bunları önce onlardan öğrenmelidir. Bu, çocuk kendi ailesinde yaşamadığı faziletleri hiç öğrenemez anlamına gelmemektedir. Ama insanlığın etrafında birleştiği güzellikleri, faziletleri, insanca zenginlikleri önce kendi ailesinde görmüş olan bir çocuğun daha güçlü bir insan olarak yetişeceği muhakkaktır.
Karşılıklı saygıya dikkat edilmediğinde tartışma ve kavga potansiyeli büyür. Saygısızlık eşleri inciteceğinden küskünlük, içe kapanma, iletişimden
kaçınma gibi tepkiler ortaya konulabilir ki, bu sonuncusu evlilik ve çocuk için ayrı bir tehlikedir. Saygısızlık; düştüğü yerde kalmayan, kendini
büyüten, her şeyi kaplayıveren bir lekedir. Kısa zamanda sevgiyi yok edeceği bilinmelidir.
9- Anne Baba Birbirini Silemez
Çocuk için annesi de önemlidir babası da. Anne, babanın önemini; baba, annenin önemini azaltmaya yönelik söz ve tavırlardan şiddetle kaçınmalıdır. Çocuk, anne babasından birinin, hayatında daha etkisiz, önemsiz olduğu düşüncesine kapılmamalıdır. Eşlerin, ilişkilerindeki zorlukları çocuklarına
yansıtmaları, ilişkilerini çocukları üzerinden yürütmeye kalkışmaları çocuğun ruhsal ve duygusal dengesini alt üst eder. Çocuk, anne babanın
birbirlerini cezalandırma aracı olamaz. Bu büyük bir sorumsuzluktur. Anne baba, birbirlerini çocuklarına şikayet etmemeli, birbirleri hakkındaki olumsuz düşüncelerini çocuklanna aktarmamalıdır. Anne babası nın bu şekilde birbirinden kopması çocukta güvensizlik meydana getirir. Bütün bunlar daha ilerde belki de çocuğun aile ortamından uzaklaşmasını kolaylaştıracak bir zemin oluştururlar.
Çocuk, anne babasının birbirlerine karşı söz ve tavırlarından onlann birbirlerinden gittikçe uzaklaştıkları düşüncesine kapılırsa, aileden uzaklaşmaya
hazır olacaktır. Ailesinden uzaklaşmaya tamamen hazır hale gelmiş bir çocuğun küçük bir davette bile aileden kopması her an mümkündür. Anne baba çocuklarına, birbirlerinin ne kadar önemli olduğunu vurgulamalı, birbirlerini sevdiklerini, beğendiklerini anlatmalıdır. Böylece çocuğun, sağlam bir birlikteliğin içinde olduğuna dair düşünceleri pekişir. Her an yıkılacakmış gibi duran bir yapının altında kim kendini rahat hissedebilir?
ıo-Çocuğun Yanında Ceza-Ödül Tartışması Yapılmaz
Anne babanın, çocuğun eğitimi konusunda zaman zaman görüş ayrılığına düşmesi yadırganmaz. Hatalar karşısında öncelikle önemli olan
bu farklı görüşlerin çocuğun yanında tartışılmamasıdır. Tartışıldığı takdirde çocuk, anne babasını mutsuz eden bir problem kaynağı olduğunu
düşünebilir. Bilmeliyiz ki anne babanın her tartışması olumlu ya da olumsuz, çocuk için özel bir anlam ifade etmektedir. Çocuk, aile içindeki tartışmalara anne babasının yüklediği anlamlardan daha ağır ve yorucu anlamlar yüklemektedir. Kendisi ile ilgili bir tartışma ise onun için daha da yıpratıcıdır. Çocuğun hataları, başarısızlıkları ve bunlann giderilmesinde tâkip edilecek yollar önceden tartışılmalı, nasıl biryol izlenmesi gerektiğine karar veıilmeli, çocuk yalnızca bu kararla karşılaşmalıdır. I Sabanın hatalı bulduğu bir davranış anne taralımım övgü ile karşılanırsa, annenin endişe ettiği bir davranış da baba tarafından teşvik edilirse çocuk terbiyesinde yüksek sonuçlar hayal olur. Anne baba, birbirleri ile ve çocukları ile olan
İlişkilerinde yüksek kalite gözetmedikleri sürerece çocuklarını yetiştirilmesinde yüksek somululuk beklememelidir.
ıı-Anne Babanın Bir Topluluk İçindekiBeraberlikleri Çocuğu Etkiler
Eşlerin başkalarının yanında ciddî tartışmalara girişmeleri, birbirlerine karşı rencide edici sözler sarf etmeleri veya birbirlerinden tamamen uzak
durarak hiç iletişime geçmemeleri hem kendileri, hem çocuk için sonun başlangıcı mesajıdır. Bunun tam aksi olarak eşlerin bir topluluk
içinde birbirlerini tamamlamaları çocuk için mutluluk, huzur ve güven kaynağı olur. “Başkaları” her iletişim şeklinde önemli bir belirleyicidir.
Eşlerin iletişiminde ise “başkalarının” etkileme gücü daha da artar. Birbirlerine çok yakın olan, bir hayatı derinden paylaşan eşleı in, başkalarının
yanında yanlış anlaşılabilecek her söz ve tavra karşı daha da hassas olmaldığı gerektiği ortadadır. Kalabalık bir ortamda, eşlerden birinin
her zaman olağan karşılanabilecek bir sözü veya davranışı birdenbire kırıcı bir söz ve davranışa dönüşebilir.
Ne yazık ki “başkaları” yani herhangi bir topluluk, eşler tarafından özellikle birbirlerini itme yeri olarak kullanılabilmekledir. Bu yol, evliliği
sona erdirecek sürece hızla girilmesi için kestirme yollardan biridir. Bir arada olmanın anlamını henüz tamamen yitirmemiş eşler bu tartışma
yolundan uzak durmalıdırlar. Kalabalık içinde birbirlerini yok etmeye çalışan eşlerin çocukları da kaybolmaya yakın dururlar.
Çocuklarınız sizin için önemliyse; eşinizi başkalarının yanında tenkit edemezsiniz, bir topluluk içinde tartışmayı, eksiklik ve zayıflıkları orada ortaya dökmeyi bir cezalandırma yolu olarak kullanamazsınız.
12 -Anne, Çocuğuna Yeterli Zaman Ayırabilmelidir
Çocuğun ayrı ayrı hem annesi ile hem babası ile baş başa geçireceği özel zamanlara ihtiyacı vardır. Çocuğun özellikle bebeklik çağında ve küçük
yaşlarda annesine olan ihtiyacının karşılanması çok önemlidir. Anne çocuğunu sevecek, onu bağrında tutacak, ona sürekli dokunacak, onunla konuşacak, oyunlar oynayacaktır. Annenin, annelik coşkusu ile çocuğa temas etmesi, çocuk için mutluluk kaynağı ve önemli bir sağlıklı gelişme şartıdır. Ne var ki kimi babalar annelerin diğer görevlerine ilişkin titizlikleri yüzünden eşlerinin çocuklarına yeterli zaman ayırmasını engellerler.
Ülkemizde çalışsın veya çalışmasın ev işlerinin yükü genellikle annelerin üzerindedir. Babanın bu yükü paylaşmak istememesi, dahası
anneden bütün ev işlerinin zamanında ve en iyi şekilde yapılmasını beklemesi annenin bütün zamanım yemek yaparak, temizlik ve benzeri
işlerle uğraşarak geçirmesine sebep olur, ihtimal bütün bu işler sırasında bebek/çocuk evin bir köşesinde ağlayarak ve umutsuzca annesini
beklemektedir. Anne mümkün olduğunca zamanını çocukları ile geçirmelidir. Bunu kolaylaştıracak olan da babadır. Baba, çocukları üzerinde sorumluluk duyuyorsa ya ev işlerinin ağır yükünü omuzlamak -ki ideal olan budur- ya da ev işlerinin kalitesi konusunda yüksek beklenti içinde
olmamalıdır. Anneler de babaların çocukları için zaman ayırmalarını gözetmeli, bunu teşvik etmeli, gerekiyorsa bu zamanın ayrılmasında üzerlerine
düşeni yapmalıdırlar. Babalar çocuklarının, dolayısı ile onların anneleri ile ilişkilerinin, çeşitli yemeklerden, zamanında hazırlanmış sofralardan, sürekli ütülü tutulan pantolonlardan, hiç durmadan çalışan çamaşır ve bulaşık makinelerinden daha önemli olduğuna inanıyorlarsa, anneleri çocukları ile baş başa bırakmalıdırlar. Bilim adamları anne şefkatinin “doğal ilaç” olduğundan, anne şefkatinin bebeğin hem fizyolojik
hem de psikolojik sağlığını doğrudan etkilediğinden söz etmektedirler. Buna göre an nenin bebeğini okşaması ya da ona dokunması ilerki hayatında da çocuğa vücut sağlığı açısın dan büyük faydalar sağlamaktadır. Bilim adamlarına göre okşanarak, sevilerek büyüyen çocukların sinir sistemleri daha güçlü olmakta, bu çocuklar ileri yaşlarında diğer çocuklara göre kendilerine daha fazla güven duymakta, okulda ve hayatta daha başarılı olmaktadırlar.