ı – Bilgisi Artan İnsanın İnsanlığı da Artmalıdır
Çocuklarımızın bilgi ve becerilerine tertemiz bir vicdan eşlik etmeli. Onun gelişmiş bir beyni olduğu gibi büyük bir kalbi de olmalı. Vicdansız bir adamın bilgisi onun vicdansızlığını daha iyi örgütler. Hak duygusundan mahrum insanların girişimciliği insanın ve toprağın köleleştirilmesine
sebep olur. Maddî gücü büyüyen insanın merhameti de büyümelidir. Bilgi, yetenek, girişim vücudunun ruhu, ahlâktır. Güzel ahlâkı temsil etmeyen insanların hepimize verebileceği ıstıraplar, bilgisiz insanların verebileceği ıstıraplardan daha büyüktür. Ahlâk eğitimini “zekânın, zayıf ve aşağı bir ruhun emrinde çalışmasını önlemek” olarak özetleyen Prof. Refıa Şemin, “Yüksek gayeleri gerçekleştirirken kişi o tarzda teçhiz edilmelidir ki, iç ve
dış âlem ah en klibi şekilde bağdaşabilsin. Güçler, birbirlerini tamamlayacak şekilde eğitilmelidir ” der. Refıa Şemin, bunu da şöyle açıklar: “Yani gence bir sanat kazandırma, zekâsını, elmaharetlerini geliştirme, bed en eğitimi verme, cinsel eğitim sağ lam a yalnız başlarına kişiliği meydana getirmeye yeterli değildir. Bu münferit kuvvetlerine kazandırmak gerekir.” “Bu nasıl yapılabilir?” Şemin soruyu şöyle
cevaplar: “Bu her şeyden önce çocuğa bir ideal aşıla makla mümkündür.” Anlaşılıyor ki bir ahlâk ve ideale sahip kılınmayan çocuğun maddî güçleri, bir ordunun nerede, ne zaman, neyi nasıl yapacağım bilmeyen, zaman zaman birbirleri ile vuruşan, hedeften yoksun, boşa harcanan bölükleri, taburları gibidir. Çocuğa verilecek cinsel eğitim, beden eğitimi, zekâ ve zihin eğitimi eğer bir ahlâk ve idealden yoksunsa; çocuğun, ilerde yetişkinin, kendisini ve etrafını tahrip etmesinden başka bir işe yaramayacaktır. Şemin, “Ahlâk, insanı hem özgür ve kendine hâkim kılar, hem de topluma uyumunu sağlar.” diyerek ahlâk eğitiminin gayesini açıklar. ‘Alılâk eğitiminin gayesi kişide karakter teşkil etmektir.” Sağlam bir ahlâk, yüksek bir karakter kazanmaları için yeterince gayret göstermediğimiz çocuklarımız, belki kendilerine kazandırdığımız bilgi ve becerilerle bin türlü tehlikenin kapısını çalacaklar, kötü emellere sahip insanların eline daha kolay düşeceklerdir. Sağlam bir ahlâk, yüksek bir karakter sahibi olmalarını sağladığımız insanlar, maddî ve manevî güçlerini nasıl kullanacaklarına daha doğru karar verebilecekleri gibi o güçlerini kendilerinin, ailelerinin, başkalarının ve toplumun lehine sınırlayabilmeyi de öğrenirler. Sağlam bir ahlâk, yüksek bir karakterden yoksun insanlardan, paralarının, bedenlerinin, zevklerinin gücünü herkesin lehine olarak sınırlayabilmelerini nasıl bekleriz? 2- Çocuktan İlk Sorumlu Olanlar Anne Babalardır
Toplum imkânları ile hazırlanmış ahlâkî eğitim fırsatları olsun ya da olmasın çocuğun iyi yetiştirilmesinden ilk ve birinci derecede sorumlu
olanlar çocuğun anne ve babasıdır. Prof. Dr. İbrahim Canan, Yahudilerin 1947 yılına kadar bir devletleri olmadığını hatırlatarak anne babanın çocuğu üzerindeki sorumluluğunu vurgular. Yahudiler, çocuklarının kendi inanç ve idealleri yönünde yetiştirilmeleri için bir devlet bekleselerdi, devletsiz yaşadıkları yüzlerce yıl içinde Yahudi kültüründen küçük bir iz bile kalmazdı… Çocukların ahlâk eğitimi konusunda devletin görevleri olduğunu düşünen aileler tamamen haklıdır ve bunun sağlanması için gösterilecek çabalar çok değerlidir. Ne var ki bu durum ailenin sorumluluğunu ortadan kaldırmaz. Türkiyedeki ailelerin, çocuklarından; Yahudilerin devlet sahibi olmadıkları zamanlarda taşıdıkları sorumluluktan daha sorumlu olduklarını düşünüyorum. Çünkü Türkiye’nin çok karmaşık sosyal ve siyasal meseleleri ile bunların etrafındaki derin bölünmeler resmî eğitim kurumlarına aynen yansımıştır. Devletin değerlendirme merkezi tamamen tahrip olmuştur. Bunun bir sonucu olarak meselâ bir öğrencinin Çanakkale Zaferi’ni anlatan, yurt ve tarih şuurunun eseri bir romanı okula getirmesi bir tekdir konusu olabilmekte, böyle bir kitap eğitimciler tarafından siyâsî kitap olarak tanımlanabilmektedir. Ne yazık ki okullarımızda uygulanan eğitimin millî kültürümüze, tarihimize, çocuklarımızın mânevî teşkilatlanmasına, onların kazanmaları gereken ahlâkî güzellik ve faziletlere bakan yüzü tam bir fâciadır.
HATIRALARIN IŞIĞINDA
Emek
“Sobacı Levan Efendi Eylül başında bizim konağın bütün sobalarını kurar, dama çıkar, hem kiremitleri aktarır hem de pencerelerin deliklerinden çıkardığı soba bacalarını dama raptederdi. Her Mayıs sonunda da boruları ve sobaları söker ve temizlerdi. Beş yaşıma kadar hep Levan Efendi gibi sobacı olmayı düşleyip durmuştum. “Yavrutürk Özel Sayısı”hm bir nüshası Thomas Alva Edison’un hayatına tahsis edilmişti. Annem bu 64 sayfalık özel sayıyı bana başından sonunu kadar okudu. Edison’un hayatı beni çok etkilemişti. Sobacı olmak hevesim mûcit olmak idealine
dönüşmüştü. Birkaç yıl sonra da Radyo Çocuk Kulübü programında radyofonik skeç olarak sunulmuş olan “Edison’un Hayatı”ilim adamı olmak kararlılığımı kuvvetlendirdi. Bir ya da iki yıl sonra da Üsküdar Hâle Sineması’nda Edison’un çocukluğunu Mickey Rooney’in oynadığı bir film seyrettim. Artık ilim adamı olmak hususundaki kesin kararımı vermiştim.” Türkiye’nin ilk atom mühendisi olan ve Fen Fakültesi Dekanlığı’ndan Atom Enerjisi Kurumu Başkanlığına kadar çok önemli İlmî ve İdarî görevlerde bulunan Prof. Ahmed Yüksel Özemre, kariyerinin
çocukluğundaki köklerini böyle anlatıyor. Amerika Başkanlarmdan John Kennedy’nin siyâsî kariyeri, çocukluğunu geçirdiği evdeki bir panoya kadar uzanıyordu. Şöyle anlatıyordu annesi: “O gün gazetelerde okuduğum güzel ve faydalı yazılan keser, evde özel olarak hazırladığım panoya asardım, lohn bu yazılardan çok şey öğrendi.” Çocuklarının resmî öğretim kurumlarında bir yabancı dili çok iyi öğrenemediğini düşündükleri için onların çeşitli kurs ve programlarda yabancı dil öğrenmelerini sağlayan anne babalar, okulun yetersiz kaldığı ahlâk eğitimi konusunda da benzeri imkânlarla çocuklarını desteklemek mecburiyetindedirler.
3- Hem Başarılı Hem Güzel Ahlâka Sahip Çocuklar İstiyoruz
Güzel ahlâk, insanın iş yapma gücünü arttırır, insana zorluklar karşısında sabırlı ve azimli olmayı öğretir. Güzel ahlâk, insanın bir menzile yürürken sonuna kadar insan kalmasını sağlar, kendisine ve başkalarına zarar vermesini önler. Çocuklarımız her gün hayata dair yeni bilgiler ve izlenimlerle karşılaşırlar. Onlara uzanmış nice eller, onları çağıran nice sesler vardır. Çocuklarımız olumsuz dış etkileri püskürtmek, olumlu bilgi ve izlenimleri faydalı bir düzene koymak İçin tek bir şeye ihtiyaç duyacaklardır: Sağlam bir ahlâka ve o ahlâkın enerji sağladığı bir İdeale.
Çocuklarımıza doğru bir harita kadar doğru bir adres de verebilmeiiyiz. Adres yanlışsa dev imkanlar haritası onu yanlış yere daha çabuk
ulaştırmaktan başka ne işe yarar? Onu teknoloji harikası bir arabaya bindirmeye çalışırken o arabanın nereye gideceğinin hiç
mi önemi yok? Hepimi/., “yalnızca yaptığını doğru yapan değil, doğru olanı yapan insanlar” yetiştirmeye çalışmalıyız.
Bunu nasıl başaracağız?
insanı yaratan Allah, insanla kendisi arasında o insanın hiçbir buluşla, hiçbir keşif ve icadla, hiçbir sistemle dolduramayacağı bir alan bırakmıştır. O alan ancak ona tam ve doğru intibakla doldurulabilecektir. insanın gelişmesi ve ilerlemesi düzenlenirken onun Yaratıcısı ile olan irtibatları yok sayılamaz. Bütün mesele bu irtibatları doğru anlamak, bu irtibatlar üzerinde doğru çalışmak, doğru yöntemleri seçmektir. Allah insanları kendi azametine uygun şekilde mükemmel olarak yaratmıştır. Bu mükemmellik, insanın hayatta kullanabileceği en büyük güçtür. Ama gerek maddî gerekse manevî boyutlarıyla bu mükemmellikle ilişkisini kopartan bir insan, hayatta kendisi için en mükemmel sonuçlara ulaşamaz. Yaratılışındaki mükemmelliği hayata aksettirebilen bir insan, o mükemmelliğin bütün sonuçlarını elde eder. Sağlam bir ahlâk ve üstün bir karakter için, bu ahlâkın özünü taşıyan inanç, davranış, estetik, insan ve insanlık öğretisinin bütün imkanlarından faydalanmak, ahlâk eğitiminin esasını oluşturur. Bu öğreti ile ahlâk arasında kurulacak bağlar, yaratılışımızdaki mükemmelliği hayata aksettirebilmemiz için ne kadar da gereklidir.
Din eğitimi de, Yaratıcı ile yarattıkları arasındaki bağların ve o bağların beslediği kültürün öğrenilmesidir. Doğru din eğitimi, yalnız ahlâkî değil zihnî
bir başarının da bütün yöntemlerini ya bizzat gösterecek veya anahtarlarını teslim edecektir.