♦> Menzellezî yukridullâhe kardan hasenen fe yudâifehu lehû ed’âfen kesîrah(kesîraten), vallâhu yakbidu ve yebsut(yebsutu) ve ileyhi turceûn(turceûne).
“Kim Allaha güzel (karşılık beklemeden) bir borç verirse Allah da bunu kat kat fazlasıyla öder. Daraltan da genişleten de Allah’tır ve O na döndürüleceksiniz” (Bakara; 245)
❖ Yâ eyyuhâllezîne âmenûttekûllâhe ve zerû mâ bakiye miner ribâ in kuntum m u’m inîn(m u’minîne).
“Ey iman edenler! Allah’tan korkun ve gerçekten iman etmiş iseniz faizden kalanı bırakın” (Bakara; 278)
❖ Ve in kâne zû usratin fe naziratun ilâ meysereh(-meyseretin) ve en tesaddekû hayrun lekum in kuntum ta’lemûn(ta’lemûne)
“Eğer eli darda olan birisi borçlu ise eli genişleyene kadar beklemek gerekir. Şu da var ki, bağışlamanız, eğer bilirseniz sizin için daha hayırlıdır(Bakara; 280)
Vettekû yevm ett turceûtıe fîh t ilâllâhi sumrtıe tuveffâ kullu nefsin mâ kesebet ve hum lâ yuzlem ûn(yuzlemûne).
“Bir günden sakının ki, onda Allaha döndürüleceksiniz, sonra kimseye zulmedilmeden herkese hak ettiği tam olarak verilecektir(Bakara; 281)
♦> Ve in kuntum alâ seferin ve lem tecidû kâtiben ferihânun m akbûdah(m akbûdatun), fe in emine ba’dukum ba’dan felyueddillezVtum ine emânetehu velyettekıllâhe rabbeh(rabbehu), ve lâ tektumûş şehâdeh(şehâdete), ve men yektum hâfe innehû âsimun kalbuh(kalbuhu), vallâhu
bi mâ ta’melûne alim(alîmun).
Şayet yolculuk halinde olur ve yazacak birini bulam azsanız, teslim alınmış rehinler (yeterlidir). Birbirinize güveniyorsanız, kendisine güvenilen borçlu emaneti yerine getirsin ve rabbi olan Allah’tan korksun. Tanıklığı gizlemeyiniz. Kim onu gizlerse şüphesiz onun kalbi günahkârdır. Allah yaptıklarınızı
eksiksiz bilmektedir (Bakara; 283)
♦> İnnallâhe indehu ilmus sâati, ve yunezzilul gayse, veya ’lemu mâ f il erhâmi, ve mâ tedri nefsun m âzâ teksibu gaden, ve mâ tedri nefsun bi eyyi ardtn tem ût(tem ûtu), innallâhe alimun habir(habîrun).
“Kıyamet saati hakkırıdaki bilgi yalnız Allahın katindadır; O, yağmuru yağdırmakta; rahimlerdekini bilmektedir. Hiç kimse yarın ne elde edeceğini bilemez; hiç kimse nerede öleceğini bilemez; ama Allah her şeyi bilir, her şeyden haberdardır’ (Lokman; 34)
♦> Men zellezî yukridullâhe kardan hasenen fe yudâifehu lehu ve lehû ecrun kerîm (kerîmun). “Kim Allaha güzel bir borç verirse Allah bunu fazlasıyla
öder. Ayrıca ona pek değerli bir ödül de vardır:” (Hadîd; 11)
♦> İnnel mussaddikîne vel m ussaddikâti ve akradûllâhe kardan hasenen yudâafu lehum ve lehum ecrun kerîm (kerîmun).
“Muhtaçlara yardım eden erkeklere, muhtaçlara yardım eden kadınlara ve Allaha (O nun muhtaç kullarına) güzel bir ödünç verenlere bu fazlasıyla ödenecektir. Ayrıca onlara pek değerli bir ödül de vardır:” (Hadîd; 18)
♦> İn tukridûllâhe kardan hasenen yudâıfhu lekum veya g fir lekum, vallâhu şekûrun halîm (halîm un).
“Allaha güzel bir borç verirseniz O da bunu size fazlasıyla öder ve sizi bağışlar. Allah şükrün karşılığını bol bol verir, cezada ise acele etmez!’(Tegâbün;
♦> Âlim ul gaybi veş şehâdetil azîzul hakînt(hakîmu). “Allah, akıl ve duyularla idrak edilemeyeni de edileni de bilir; O üstündür, hikm et sahibidir.” (Tegâbün; 18)
❖ Em tes’eluhum ecranfe hum min magramin muskalûn( muskalûne).
“Yoksa, sanki sen onlardan bir ücret istiyorsun da bunun ağırhğı altında kalmaktan mı çekiniyorlar?” (Kalem; 46)
♦> Em inde humulgaybufe hum yektubûn(yektubûne).
“Yahut gayb bilgisine sahipler de oradan mı alıp ya zıyorlar?” (Kalem; 47) İnne rabbeke y a ’lemu enneke tekûmu ednâ min suluseyil leyli ve ntsfehu ve sulusehu ve tâifetun minellezîne meake, vallâhu yukaddirul leyle ven nehâre, alime en len tuhsûhufe tâbe aleykum, fakraû mâ teyessere minel
kur’ânî, alime en se yekûnu minkum m ardâ ve âharûne yadribûne f il ardı yebtegûne min fadlillâhi ve âharûne yukâtilûne f i sebîlillâhi fakraû mâ teyessere minhu ve ekîmus salâte ve âtûz zekâte ve akridullâhe kardan hasenen, ve mâ tukaddim û li enfusikum min hayrin tecidûhu indallâhi
huve hayran ve a’zam e ecrâ(ecren), vestagfirûllâh (vestağfirûllâhe), innallâhe gafûrun rahîm(rahîmun).
“Senin, gecenin üçte ikisine yakın kısmını, yarısını, üçte birini ibadetle geçirdiğini ve beraberinde bulunanlardan bir grubun da (böyle yaptığını) rabbin elbette bilir. Gece ve gündüzü belirleyen ancak Allah’tır. O, sizin (istenen) vakti tesbit edemeyeceğinizi bilmektedir. Bu yüzden de sizi bağışlamıştır. Artık Kurandan kolayınıza geleni okuyun. Allah bilmektedir ki içinizde hastalar bulunacak, bir kısmınız Allah’ın lutfundan rızık aramak üzere yeryüzünde yol tepecek, diğerleri de Allah yolunda çarpışacaktır. O halde Kurandan kolayınıza geleni okuyun. Namazı kılın, zekâtı ödeyin, Allaha güzel bir borç verin. Kendiniz için önceden ne iyilik hazırlarsanız Allah katında onu bulursunuz; hem de daha iyi ve mükâfatça daha büyük olmak üzere. Allah’tan bağışlanmayı dileyin, şüphesiz Allah çok bağışlayıcı çok esirgeyicidir.” (Müzzemm il; 20)