Ve minen nâsi men yettehızu min dûniilâhi endâden yuhıbbûnehum ke hubbillâh(hııbbillâhi), veİlezîne âmenû eşeddu hubben lillâh(lillâhi), ve lev yerâllezîne zalemû iz yeravnel azâbe, ennel kuvvete lillâhi cemîan, ve ennellâhe şedîdul azâb(azâbi).
“İnsanlardan kimileri vardır ki, Allah’tan başka bazı varlıkları Allah’a denk tanrılar sayar da bunları Allah’ı sever gibi severler. İman edenler ise en çok Allah’ı severler. Keşke zalimler -azapla yüz yüze geldiklerinde anlayacakları gibişimdi de bütün kuvvetin Allaha ait olduğunu ve Allah’ın azabının çok şiddetli olduğunu anlasalardı!” (Bakara; 165)
Eş şeytânu yeidukumul fakra ve ye’murukumbil fahşâi vallâhu yeidukum magfireten minhuve fadlâ(fadlan), vallâhu vâsiun alîm(alîmun).
Şeytan içinize yoksulluk korkusu düşürür ve çirkin şeyler yapm anızı emreder. Allah ise kendinden bir bağışlama ve lutufsözü vermektedir. Allah her şeyi kuşatmakta ve her şeyi bilmektedir. B akara: 268
♦♦♦ Kul in kuntum tuhibbûnallâhe fettebiûnî yuhbibkumullâhu ve yagfir lekum zunûbekum, vallâhu gafûrun rahîm(rahîmun).
De ki: “Eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah çok bağışlayıcı, çok esirgeyicidir Âl-i İmrân : 31
❖ Kul etîûllâhe ver resûl(resûle), fe in tevellev fe innallâhe lâ yuhibbul kâfirîn(kâfirîne).
De ki: ‘Allaha ve resule itaat edin.” Eğer yüz çevirirlerse bilsinler ki Allah kâfirleri sevmez. Âl-i İmrân : 32
♦ Belâ men evfâ bi ahdihî vettekâ fe innallâhe yuhibbul muttekîn(muttekîne). Hayır, öyle değil! Her kim ahdine vefa gösterir ve günah işlemekten sakınırsa, bilsin ki Allah o sakınanları sever.Âl-i
Ve sâriû ilâ mağfiretin min rabbikum ve cennetin arduhâs semâvâtu vel ardu, uiddet lil muttekîn(muttekîne). Rabbinizin mağfiretine mazhar olmak ve takvâ sahipleri için hazırlanmış olup gökler ve yer kadar geniş olan cennete girmek için yarışın!Âl-i İmrân : 133
♦> Ellezîne yunfikûne fıs serrâi ved darrâi vel kâzımînel gayza vel âfıne anin nâs(nâsi), vallâhu yuhibbul muhsinîn(muhsinîne). Onlar (takvâ sahipleri) bollukta da darlıkta da Allah yolunda harcarlar, öfkelerini yenerler, insanları affederler. Allah işini güzel yapanları sever. Âl-i İmrân : 134
♦♦♦ Ve keeyyin min nebiyyin kâtele, meahu rıbbiyyûne kesîr(kesîrun), fe mâ vehenû li mâ asâbehum fîsebîlillâhi ve mâ daufû ve mestekânû vallâhu yuhibbus sâbirîn(sâbirîne).
Nice peygamber vardır ki onunla birlikte birçok Allah erleri savaştılar. Allah yolunda başlarına gelenlerden ötürü gevşemediler, yılmadılar, boyun eğmediler. Allah, sabredenleri sever.
♦ Fe âtâhumullâhu sevâbed dünyâ ve hüsne sevâbil âhireh(âhireti), vallâhu yuhibbul muhsinîn(muhsinîne). Bu yüzden Allah onlara dünya nimetini ve âhiret nimetinin de güzelini verdi. Allah işini güzel yapanları sever.Âl-i
♦> Fe innemâ yessernâhu bi lisânike li tubeşşire bihil muttakîne ve tunzira bihî kavmen luddâ(ludden). Biz Kuranı senin dilinle kolay anlaşılır kıldık ki günahtan sakınanları onunla müjdeleyesin ve inatla direnenleri de onunla uyarasın! Meryem : 97
♦> Ve lâ ye’teli ulûl fadlı minkum ves seati en yu’tûulîl kurbâ vel mesâkîne vel muhâcirîne fî sebîlillâh(sebîlillâhi), velya’fû velyasfehû, e lâ tuhıbbûne en yagfirallâhu lekum, vallâhu gafûrun rahîm(rahîmun). İçinizden yardım sever ve zengin olanlar akrabaya, yo ksullara ve Allah yolunda hicret edenlere artık bir şey vermeyeceğiz diye yem in etmesinler. Bağışlasınlar, hoş görsünler; Allahın sizi bağışlamasını arzu etmez m isiniz? Allah çok bağışlayıcıdır, çok esirgeyicidir. Nâr : 22
♦> İnnellezîne yeguddûne asvâtehum inde resûlillâhi ulâikellezînemtehanallâhu kulûbehum lit takvâ lehum magfiratun ve ecrun azîm(azîmun).
Allah resulünün yanında seslerini kısanlar var ya, işte onlar, Allahın gönüllerini takvâ yönünden denemeye tâbi tuttuğu kimselerdir. Onlar için büyük bağışlanma ve büyük bir ödül vardır.Hucurât: 3
♦> Elem ye’ni lillezîne âmenû en tahşea kulûbuhum İi zikrillâhi ve mâ ne7ele minel hakkı ve lâ yekûnû kellezîne ûtûl kitâbe min kablu fe tâle aleyhimul emedu fe kaset kulûbuhum, ve kesîrun minhum fâsikûn(fâsikûne). İman edenlerin, Allahı anmak ve vahyedilen gerçeği düşünmekten
dolayı kalplerinin heyecanla ürperme zamanı gelmedi mi? Onlar daha önce kendilerine kitap verilmiş ve üzerlerinden uzun zaman geçip kalpleri katılaşmış kimseler gibi olmasınlar. Onlardan birçoğu yoldan çıkmışlardır.Hadîd: 16
♦> Lâ tecidu kavmen yu’minûne billâhi vel yevmil âhiri yuvâddûne men hâddallâhe ve resûlehu ve lev kânû âbâehum ve ebnâehum ve ihvânehum ev aşîratehum, ulâike ketebe fî kulûbihimul îmâne ve eyyedehum bi rûhin minhu, ve yudhıluhum cennâtin tecrî min tahtihâl enhâru hâlidîne fîhâ, radıyallâhu anhum ve radû anhu, ulâike hizbullâh(hizbullâhi), e lâ inne hizballâhi humul muflihûn(muflihûne).
Allaha ve âhiret gününe iman eden hir topluluğun, Allaha ve peygamberine düşmanlık eden kimselere -babaları, oğulları, kardeşleri yahut diğer akrabaları da olsa- sevgiyle bağlandıklarını göremezsin. İşte Allah bu müminlerin kalplerine imanı nakşetmiş ve onları katından bir ruh ile desteklemiştir. Onları -orada ebedî kalmak üzere- altından ırmaklar akan cennetlere yerleştirecektir. Allah onlardan razı olmuştur, onlar da O ndan razı olmuşlardır. İşte onlar Allah’tan yanadırlar; iyi bilinmeli ki kurtuluşa erecek olanlar da Allah’tan yana olanlardır!Mücâdele: 22