İdrak ruhuna sahip olduğu deney ve araştırmalarla tespit edilen hayvan ve bitkilerin, kendilerine has bir tarzda Allah’ı zikir ve teşbih ettiklerini bir nebze kavradıktan sonra, şimdi de cansız maddeye bakalım. Yukarıda ayette ifade edildiği gibi yerde ve gökte ne varsa hepsi Allah’ı teşbih ediyor ‘ne varsa’nın içine bütün cansız maddeler de giriyor: Taş ve demir dahil olmak üzere, akla gelen her cansız madde. Peki bunlar Allah’ı nasıl teşbih ediyor?Kur’an dedi diye müslümanlar şimdiye kadar buna inanmış ve inanmaya devam ediyor. Ancak, ‘gözün görmediği, kulağın işitmediği, aklın ve bilimin kabul etmediği şeylere inanmam’ diyen şüpheci ve inkarcılara yine ilim ve akıl-mantık çerçevesinde cevap vermek lazım. Zaten her ilim Allah’ın isim ve sıfatlarını anlatıyor, tarif ediyor. Şimdi küçükten büyüğü doğm üç varlığı ele alalım: Atom, güneş sistemi ve galaksi. Bir diğer tarafta da Kabe ve onun etrafında tavaf eden insanları göz önünde bulunduralım Kur’an dedi diye Müslümanlar şimdiye
kadar buna inanmış ve inanmaya devam ediyor. Ancak, ‘gözün görmediği, kulağın işitmediği, aklın ve bilimin kabul etmediği şeylere inanmam’ diyen şüpheci ve inkarcılara yine ilim ve akıl-mantık çerçevesinde cevap vermek lazım. Zaten her ilim Allah’ın isim ve sıfatlarını anlatıyor, tarif ediyor. Şimdi küçükten büyüğü üç varlığı ele alalım: Atom, güneş sistemi ve galaksi. Bir diğer tarafta da Kabe ve onun etrafında tavaf eden insanları göz önünde bulunduralım mükemmel bir şekilde dengeler. Atoma etki eden bu kuvvetlerden tek bir tanesinin, olması gerekenden biraz daha fazla veya biraz daha az olması atomun yok olmasına ve hiç oluşmamasına neden olur. Bütün bu ince hesaplar, tek bir atomun
bile başı boş olmayıp, Allah’ın kusursuz denetiminde hareket ettiğinin bir göstergesidir. Aksi takdirde içinde yaşadığımız evren daha başlamadan sonu kaçınılmaz olurdu. Kainat olmazdı. Ancak her şeyin yaratıcısı, sonsuz ilim ve güç sahibi olan Allah, Kainattaki
bütün dengeler gibi, atomun içine hassas dengeler kurmuştur ve bu sayede atom, mükemmel bir düzen içinde varlığını sürdürmektedir. Allah’ın yarattığı bu denge bilim adamları tarafından yıllarca araştırılarak çözülmeye çalışılmış ve sonunda gözlenen olaylara çeşitli isimler takmışlar: ‘elektromanyetik kuvvet’, ‘güçlü nükleer kuvvet’, ‘zayıf nükleer kuvvet’, ‘kütlesel çekim kuvveti’., gibi.
Ancak kimse ‘neden’, ‘niçin’ sorusu üzerinde düşünmemiştir. Mesela, neden bu kuvvetler belirli şiddetlere, belirli kurallara göre
hareket ederler? Niçin bu kuvvetlerin etkili oldukları alanlar, takip ettikleri kurallar
ve bu kuvvetlerin şiddetleri büyük bir uyum içindedir. Bütün bu sorular karşısında bilim adamları çaresiz kalmışlardır. Fakat yaptıkları araştırmaların sonucunda, tartışmasız bir gerçek ortaya çıkmıştır. Evrenin her yerinde
tek bir atomu bile başı boş bırakmayan bir akıl ve irade sahibinin müdahalesi ve tasarrufu görülür. Evrendeki kuvvetlerin, sebebini, kaynağını ve niçin belli durumlarda belli kuvvetlerin ortaya çıktığını izah etmeyen bilim adamlarının yaptığı tek şey, gerçekleri gözlemlemek ve bunları ölçüp birer isim takmaktır. Bu tür ‘isim takmalar’ bilim dünya dünyamız ‘pat’ diye güneşin içine
düşecekti. Aksi durum olsaydı yani saniye
deki hız 30 km üzerinde gerçekleşseydi,
dünya, üzerindeki ağırlıkları uzay boşluğu
na fırlatacaktı ve hepimiz uzaylı olmuş ola
çaktık. Bunlar gibi galaksilerdeki bütün var
lıkların hareketlerindeki hız, olması gereken
en uygun ayardadır. Bütün bu hareketler
tek bir Zat tarafından yapıldığı için, daima
hareket halinde bulunan kainatın o hassas
ve ince dengesi bozulmuyor. Atom çekirde
ğinde olduğu gibi, gökteki yıldızlar ve ge
zegenler arasında her hangi bir trafik kazası
meydana gelmiyor.
‘Nerede bir hareket varsa orada bir hare
ket ettiren var’ kaidesince, atom, güneş si
temi, galaksi ve Kabe’deki hareketin kayna
ğı aynıdır.’
5. Hepsi de dönerek Allah’ı zikir ve tes
bih ediyor. Onun varlığını ve tasarrufunu