TARİH, akademik zekası yüksek olduğu halde, mutsuz ve parçalanmış ailelerden gelen, şiddet ve baskı altında büyümüş, duygusal zekadan yoksun, yüksek akademik zekasıyla mevki ve makam sahibi olduktan sonra kendi partisinden olmayan, kendi ideolojisine boyun eğmeyen milyonlarca insanı hapislerde çürüten, işkence yaptıran, öldürten firavun karakterli zalim diktatör örnekleriyle doludur. Diğer taraftan akademik zekası yüksek, mutlu bir ailede büyüdüğü için duygusal zekası da yüksek, insanlığa kucak açan, maddi ve manevi yardımda bulunan, gönlü zengin, kapısı ve sofrası herkese açık büyük insanlar da var. Bu anlamda insanlık tarihi zalimlerle ve azizlerle doludur. Zalimleri temsilen Hitler’i, azizleri temsilen Mevlana’yı örnek verebiliriz. İkisi de dünyaca ünlü, akademik zekaları yüksek insanlar. Ancak Hitler insanları acımadan kitleler halinde gaz odalarında boğduran, fırınlarda yaktıran, kurşuna dizdiren bir deli. Mevlana, dinli-dinsiz, inançlı-inançsız, zengin-fakir ayırımı yapmadan bütün insanlara kucak açan bir veli. “Kim olursan ol gel, tövbeni yüz kere bozmuş olsan da gel, kapımız ümitsizlik kapısı değildir,” diyor. Akademik zekaları yüksek bu iki insanı birbirinden ayıran şey duygusal zekadır.Hitler parçalanmış bir aileden geliyor. Çocukluğu ve gençliği mutsuzluk içinde geçmiş. Duygusal zeka mutlu bir ailede yaşanarak kazanıldığı için duygusal zekası gelişmemiş. Mevtana, Müslüman bir ailede sevgi ve şefkâtle büyümüş. Akademik zekası kadar duygusal zekası da yüksek. Babası ünlü bir tasavvufçu, medrese hocası ve âlim. Annesi dindar ve soylu bir ailenin kızı.
Yüksek akademik zeka, bir insanın kendisine, ailesine ve içinde yaşadığı topluma faydalı bir insan olmasını garanti etmez. Tarihte gelmiş geçmiş ünlü diktatörler, mafya babaları, kumarbazlar, silah tüccarları, banka hortumcuları, terör örgütlerinin liderleri kesinlikle akademik zekaları yüksek insanlar. Bu insanların ortak yönü duygusal zekadan yoksun oluşlarıdır. Bilgisayar destekli gelişmiş elektronik araçlarla ana rahmindeki fetus (cenin) üzerinde yapılan araştırmalar ana rahmindeki bebeğin annenin moral ve ruhsal durumunu algıladığını ve bundan etkilendiğini ortaya koymuştur. Klasik ve sufi müzik dinletildiğinde rahatlamakta, yüksek tempolu pop ve disko müzik dinletildiğinde rahatsızlık belirtileri göster mektedir. Bu araştırmalara dayanarak duygusal zekanın daha ana rahminde iken gelişmeye başladığını söyleyebiliriz. Anne namaz kılan bir hanım ise, evde sesli olarak Kur’an okuyor ve dua ediyorsa ana rahmindeki cenin bunu hissedecektir. Namaz kılınan, Kur’an okunan, dua edilen, dini sohbetler yapılan bir evde büyüyen çocuklara Allah inancı kazandırmak daha kolaydır. Dini bayramlarda büyüklerin ziyaret edil inesi, el öpülmesi, küçüklere cep harçlığı ve hediyeler verilmesi çocuklar için dini bir alt yapı oluşturur. İlk defa dedemle camiye gittiğim günü hiç unutmuyorum. Dedem beni göğsüne oturtur; “Seni kim yarattı? Allah kaç? Allah nerede? Kimin ümmetisin? “ gibi sorular sorar cevabını bilemediğim zaman kendisi cevap verir, bana da tekrarlatırdı
Zalimler ve Azizler: İnsanlık Tarihindeki Karşıtlıkların Hikayesi
İnsanlık tarihi, içerisinde birçok kahramanlık ve zalimlik hikayesini barındırmaktadır. Zaman içinde, toplumlar ve bireyler arasındaki bu karşıtlıklar, insanların doğasındaki karmaşıklığı ve çeşitliliği yansıtmaktadır. Bu yazıda, zalimler ve azizler arasındaki ayrımı anlamaya çalışacak ve bu iki kavramın tarih boyunca nasıl evrildiğini keşfedeceğiz.
Zalimlerin İzinde: Güç ve İstismar
Zalimler, tarih boyunca toplumları ve bireyleri etkileyen güçlerin bir yansımasıdır. İstismar, halkların üzerinde baskı kurarak, kaynakları ele geçirerek ve adaletsizliği besleyerek ortaya çıkar. Antik dönemden günümüze kadar birçok zalim lider, imparator veya diktatör, kendi çıkarları uğruna acımasızca hareket etmiş ve milyonlarca insanın hayatını olumsuz etkilemiştir.
Örneğin, 20. yüzyılın en karanlık dönemlerinden biri olan Nazi Almanyası’nda Adolf Hitler, zalimliğin doruk noktasını temsil etmiştir. Soykırım, ırkçılık ve totaliter yönetimle, Hitler, tarih boyunca zalim liderlerin en önde gelenlerinden biri olmuştur.
Azizlerin Yolunda: Adalet ve İnsanlık
Ancak, tarih aynı zamanda zalimlerle mücadele eden birçok azizi de hatırlatır. Azizler, insan hakları, özgürlük ve adalet mücadelesi veren bireylerdir. Mahatma Gandhi, Martin Luther King Jr., ve Nelson Mandela gibi liderler, barışçıl direniş ve insan hakları mücadeleleriyle zalimlere karşı durmuşlardır.
Gandhi’nin “Uyuşukluğun Gücü” ilkesi, King’in “Eşitlik İçin Hareket”i ve Mandela’nın “Uzlaşma ve Bağışlama” anlayışı, azizlerin yolunda izledikleri yolu gösteren temel prensiplerdir. Bu liderler, zalimlikle savaşarak toplumlarında olumlu değişimlere öncülük etmiş ve dünya çapında ilham kaynağı olmuşlardır.
Zalimlikle Mücadelede Toplumsal Sorumluluk
Günümüzde, zalimlikle mücadele etmek, sadece liderlerin değil, aynı zamanda bireylerin de sorumluluğundadır. Eğitim, hoşgörü, adalet ve insan haklarına saygı, zalimlikle mücadelede önemli adımlardır. Toplumlar, geçmişteki hatalardan ders alarak ve azizlerin öğretilerini benimseyerek daha adil ve eşit bir gelecek inşa edebilirler.