Ahlak Eğitiminde Ailenin Görevi

By | 14 Mayıs 2022

ı – Aile Saadeti Ahlâk EğitimindenAyrı Düşünülemez

Aile saadeti ile ahlâk eğitimini ayrı ayrı incelemek çok zordur. Aile saadeti, gelişmesinin incelemek safhasında çocuk için büyük bir destektir.
Anne babalar birbirlerini mutlu etmeye çalışmalı, bu mutluluğa enerji sağlayacak sevgi ve saygı bir gün yok olur da ayrılık kaçınılma/, hale gelirse birbirlerini çocuklarının gözünde yok elmemelidirler. Ne yazık ki ayrılıklarda, sorumsuzca söz ve davranışlar sebebiyle ölen evliliğin yanında çocuk için anne veya babasından biri de ölmektedir. Çocuğu iyi yetiştirebilmek için onun ailesine mensup olma duygusuna şiddetle ihtiyacı vardır. Çocuğun kendisini güçlü bir ailenin mensubu olarak hissetmesi, bu aile ile gurur duyması onu birçok zararlı ve tehlikeli dış etkiden korur. Halbuki saadetin maziye karıştığı, saygısızlığın kol gezdiği bir ailede çocuğun ailesine bağlılık duygusu, oraya ait olma gururu zayıflar. Çocukların gönülleri neşeye, mutluluğa, sevgiye, ilgiye doyurulmalıdır. Eğer aile saadeti üzerinde sorumlu davranır, eşinizden saygınızı ve ilginizi esirgemez, ailenizi küçük duyguların, husumetlerin, anlayışsızlığın şerrinden korursanız onların ne kadar neşeli ve ne kadar mutlu olduklarını göreceksiniz. Çocuk, anne babasının birbirlerine verdikleri önemi ve gücü hissettiğinde olağanüstü bir güven kazanır. Anne babasının birbirlerini desteklediklerini, birbirlerine güç verdiklerini, birbirlerini kuvvetlendirdiklerini gören bir çocuk, olumsuz dış etkilere karşı sağlam bir zırh kuşanmış olur.

2- Aile, Önce Aile Çapında Bir Karakter Oluşturmalıdır

Aııııe babanın aile çapında bir karakter oluşturmaları, çocukta olumlu ve derin bir iz meydana
getirir. Aile, yüksek ahlâk ve bu ahlâkın ayrılmaz parçaları olan seçkinlik, sanat ve kültürle oluşturduğu bu karakterle sıradan olan her şeyden
ayrılır. Aileyi özel bir yere taşıyan noktalar diğerlerinden güçlü olduğunda, çocuk da özel bir ortam bulmuş demektir. Hayata dair bakış açısı, hayata katılma şekli, çevreyi etkileme gücü, yaşayış biçimi ile sıradan olandan ayrılabilen, kendi markasını oluşturan aile çocuk için özel bir yetişme ortamıdır. Her anne baba biraz çaba ile ailenin kendi özel hikâyesini oluşturabilir, aileye farklı beğeniler, farklı ifade yolları, farklı uğraşlar katabilir

3- Çocuk, Güzel Ahlâkın Sonuçlanİçinde Yaşamalıdır

Susuzluktan içi yanan bir insanın susuzluğunu, ona bir bardak suyun doyumsuz tadını anlatıp bir bardak suyu göstererek gideremezsiniz.
Yapılacak iş onun bir bardak suyu içmesini sağlamaktır. Çocuğa yalnızca güzel ahlâkın ne olduğunu anlatmakla yetinemeyiz. Çocuk, kendisine de
kazandırılmak istenen güzel ahlâkın hayadaki sonuçlarını gözleyebilmeli, kendi yaşantısında bu ahlâkın güzelliklerinden faydalanıyor olmalıdır. Anne baba olarak davranışlarımızla çocuğumuza şunu söyleyebilmeliyiz: “işte bizim durumda birbirimize saygılı davranmamızı sağlayan, bu evde insanların çekiştirilmesin! önleyen, bizi temizliğe, düzene sevk etlen, varımızı yoğumuzu misafirimizin önüne serdiren, kendimiz için istemediğimiz bir işi başkalarına karşı yapmamıza engel olan, bizi komşumuzla beraber güldüren, komşumuzla beraber ağlatan
ahlâk, bu ahlâktır.” Uzun bir süreçte çocuğu etkileyecek olan, sonuçlardır. Çocuk, güzel ahlâkın insana nasıl yakıştığını, insanın üzerinde ne kadar güzel durduğunu görebilmelidir. Ona nefis bir orman manzarası önünde saatlerce ormanın güzelliğinden, ağacın faydalarından bahsedebilirsiniz. Ama onu bu konuda derinden etkilemek çıplak bir tepeye ağaç fidanları dikmekle mümkün olacaktır. Konuşmak yerine yaşadığınızda, çocuk güzel
ahlâkın hayatı nasıl değiştirdiğini görür.Çevresini düzenlemeyen, her şeye ve herkese karşı ilgisiz bir ahlâk anlayışı, çocuk için bir câzibe, bir çekim gücü oluşturmaz. Değiştirme gücü olmayan anlayışlar, değiştirme heyecanı taşımayan yaklaşımlar, çocuklar ve gençler için ilgi çekici değillerdir. Anne baba bütün imkân ve fırsatları kullanarak güzel ahlâkın değiştirme gücünü çocuklarına göstermelidir. Bu muazzam serginin ilk eseri de tabii ki anne
babanın kendisi olmalıdır.

4- İyi Sonuçlar İçin Doğru Yaklaşımlar Gerekir

Güzel ahlâkın çocuğa güzel bir şekilde sunulması gerekir. Nice doğru düşünce olmuştur ki muhatabına doğru bir yaklaşımla sunulmadığı için o doğruluğun hak ettiği sonuca ulaşamamıştır. Güzel olanı güzel, doğru olanı doğru taşımak en az bunların sonuçları kadar önemlidir, çünkü güzelin ve doğrunun değiştirme gürü, onların iyi taşınması ile işlemeye başlar. Kstetik bir anlayıştan, sanatlı bir yaklaşımdan yoksun yönelmeler sonuçlara karşı ilgiyi dağılır, belki yok eder. Siz bir yangın söndürme Aracı olmayı başaramazsanız, göldeki su yangını sündüıemez. Suyun ateşi söndürme gücü vardır
ama bu gücün işlemesi suyun oradan taşınıp doğru bir şekilde ateşe dökülmesine bağlıdır. Çocuğa kafasına vurularak “İyi ol!” denemez. Temizliğin ne kadar önemli olduğunu anlatmak için onun üstüne çamur süremezsiniz. Ne kadar güzel olursa olsun bir manzarayı seyretmesi için oraya dövülerek götürülmeyi kim ister? Tam ezan okunurken avaz avaz bir şarkıya başlayan küçük kızına bir hâfız ve hoca olan annesi şöyle demişti: “Bu şarkıya bayılıyorum… Çok da güzel söylüyorsun… Ezan bitince bana sonuna kadar oku bu şarkıyı, olur mu?” Atalarımızın, ihtiyacı olanların alması için
cami avlularındaki özel yerlere gizlice para bırakmaları, yardımlaşma ahlâkının estetik bir yorumuydu. Estetik kaygı, aileyi çoğunluktaki örneklerden kalın çizgilerle ayırır. “Asla yalan söylemem!” faziletine sahip bir anne çocuğunun bir yalanı karşısında ona acımaşız bir şiddet uygularsa, o fazilet çocuğa öğretmen olamayacaktır. Doğru yaklaşım her zaman en estetik olandır. Böyle bir yaklaşım aynı zamanda ailede bir “fark” meydana getirir.

5- Ailenin Hayat Karşısındaki Tavrı Çocuğu Sessizce, Ama Derinden Etkiler

İnsanlar ve olaylar karşısındaki tepkileriniz, hayata bakış açınızı gizli gizli çocuğa taşır. Tavırlarınız, duygularınız, konuşma ve yorumlarınız, hayatın
karşısında nerede durduğunuzu çocuğa tarif eder. Sizi duygulandıran olaylar iç dünyanızı çocuğa aktarır. Duygulanmalarımız, hepimiz için ruh dünyamızın aynasıdır. Çocuk da o aynaya bakar. Orada ne göreceği ve nasıl etkileneceği tamamen size bağlıdır.
Hep şu dikkat içinde bulunmalıyız: Benden çocuğuma neler taşınıyor? Ona neyi aksettiriyorum? Aynada ne görüyor? Ona aksettirdikleriniz onda bir farklılık ve seçkinlik duygusu meydana getirebilmelidir.

BEN NEDEN BİR ŞEYLER YAPMIYORUM?

Anne çok üzgün görünüyordu. Ziyaretine gelen arkadaşı sordu: “Neyin var senin? Geçen gün de böyleydin!” Anne derin bir iç geçirdi. – Oğlumun arkadaşı yok. Kadın şaşırdı, güldü:  – İnsan bunun için üzülür mü? – Evet, dedi anne. Hatta oğlumun böyle bir problemi varken başka bir şeye üzülme hakkı bile görmüyorum kendimde. Sessiz, başı önde geliyor eve. Sokaktan taşan sesler arasında onun sesini de duymak istiyorum. Kadın, arkadaşının bu problemle gerçekten yorulduğunu anlayınca ilgilendi: – Öğretmeni ile görüştün mü? – Evet, dedi anne. Onunla arkadaşlık yapmaları için birkaç öğrenciyi görevlendirmiş. Oğlum bu görevli arkadaşlığı hissedip kırılmış, itmiş çocukları. Onlar da zaten pek istekli davranmamışlar.
Kadın: – Üzülme, dedi arkadaşına. Koca okulda nasıl olsa kendiliğinden bir iki arkadaşı olur. Anne: – Eşim de böyle söylüyordu, dedi. Ama olmadı…
Uzun zamandır bekledim. Üzüntüsünün telâşa dönüştüğü bir anda zihninde bir aydınlık hissetti anne. Bu aydınlık, bir sorudan geliyordu:Ben neden bir şeyler yapmıyorum? Ne sihirli bir soruydu bu. Belki her problemi çözebilen bir soru… Ertesi gün okula gitti anne. Yöneticilerle görüştü.
Çocuğunun en sevdiği uğraşıya ilgi duyan öğrencileri bir araya toplayıp ilgiyi paylaşan arkadaş grubu oluşturacaktı. Bu da oyuncak yapmaktı.
Üç haftalık “Oyuncak yapma” kursunun ilk gününde kendilerine ayrılan sınıf dolmuştu. Anneler de gelmişti üstelik. Şimdi annenin karşısında el becerilerine, oyuncaklara ilgi duyan, ellerinde bir şeylerin oluşmasından zevk alan bir topluluk duruyordu. ilk arada anne, neşeli bir arkadaş topluluğu
içinde sınıftan çıkan oğlu ile göz göze geldi. Şimdi en çok ilgi gören çocuk oydu. O günden sonra anne “Ben neden bir şeyler yapmıyorum?” sorusunu aklından hiç eksik etmedi. Meğer çözümü hiç de zor olmayan, sessizce bu soruyu bekleyen ne çok problem varmış!.. Bir de kendisine kocaman bir aferin verdi anne: Daha ona hâmile iken oyuncak yapmayı öğrendiği için. Bir beceri olsun da işe yaramasın!.. Mümkün müydü? Zordu şu annelik, ama ne kadar da güzeldi!.. Çocuklar hayata bakış açınızdan doğru veya yanlış bir şeyler öğrenirler. Hayat, rahat yaşamak için her şeyin mubah olduğu bir yer midir? Hayat sizi eğlendirmekle görevli bir oyuncakçı, her islediğinizi bulundurmak mecburiyetinde olan bir dükkân mıdır? Yoksa hayat, sizin de
tıığla ve harç taşımakla görevli olduğunuz bir inşaat mıdır? Sizce orada çalışmak mı önemlitiir, çalışanları seyredip eleştirmek mi?
I layata karşı duruşunu şaşmaz ahlâk ilkelerine göre değil de kendi menfaatlerinin ölçülerine göre belirleyen bir anne baba, çocuklarına da bu ölçüleri aktarır. Çocuğunu/ sizi ilk önce duygulanmalarınızdan tanır, sizin hayata bakışınıza bu duygulanmalarınızdan ulaşır. Dostlarımdan bir baba demişti ki: “Ne yaptın ısa çocuğumda kendi önem verdiğim ‘renklerde ve musikide’ bir ilgi uyandıramadım. Onu bu renklere ve musikiye katamadım. Ta ki camileri, köprüleri, ırzı, canı yağmalanan Saray Bosna için ciğerimiz sökülürcesine ağlayışlarımıza kadar…”

6- Güzel Ahlâk Çocuğa Bir Bütün Olarak Sunulmalıdır

Çocuğa güzel duygu, düşünce ve davranışların kazandırılmasında en büyük engellerden biri ailenin davranış kalitesinin yüksek olmamasıdır.
Ailenin davranış kalitesini düşüren yanlışlıkların başında başkalarının arkasından konuşmak gelir. Bu öyle büyük bir belâdır ki, çocuğun kendisine sunulan ahlâk sistemine karşı bağlarını zayıflatır, çocuğun kendisine, ailesine ve diğer insanlara karşı güvenini kaybetmesine sebep olur. Başkalarının arkasından konuşmak çok küçük düşürücü bir zayıflıktır. Çocuk bu zayıflığı temsil eden kişilerin ahlâkî teşvik ve telkinlerinden derin bir şekilde etkilenmez. Çünkü başkalarının arkasından konuşan, insanları çekiştiren, onları daima eksiklikleri ve yanlışlıkları ile anan bir anne baba, bütün insanlık parıltısını kaybeder. Halbuki bir anne baba çocuğunun sağlam bir ahlâk ve yüksek karakter kazanmasını istiyorsa onun karşısında hep parıldamalıdır. Aile ortamını karartan büyük hataların ortak noktası, bunların insanın varlığına yönelmiş olmasıdır. Kin, nefret, haset, kıskançlık, kibir, yalan, ayıpların araştırılması ve çekiştirme gibi büyük ruh lekeleri, insana yönelik zararları sebebiyle aile ortamına kapkara çöker. Çocuk sizin bütün bir iletişim sürecinize refakat edemez, evin dışındaki bir hatanız belki gizli kalır ama bu kötü duygular evin içinde dolaşıp dururlar.
İnsan bu duyguları gözünde, nefesinde taşır. Çocuklarımıza sunduğumuz ahlâkta zaaf göstererek onların bu ahlâka karşı güvenlerini sarstığımızda onlar artık her yabancı propagandaya açık hale geleceklerdir. Samimiyet ve büyük bir arzu ile çocuklarının yüksek ahlâk ve karakter sahibi olmasını isteyen anne babalar, türlü sıkıntılarla kurabildikleri o temiz sofralara ölmüş kardeşlerinin etlerini koymamalıdırlar. Çocuklardan kendimizin çiğnediği kurallara uymalannı istediğimizde onlar belki korku ile bunu kabullenmiş görüneceklerdir. Ama o kuralların onlarda gerçekten yer etmesi, o kuralların ruhunun onların içine işlemesi ile mümkün olabilir. insan, vicdanı ile bir şeyi kabul etsin yeter ki, bugün olmasa da yarın ona mutlaka uyar.

7- Güzelliğe Yaptığınız Katkı, Herkes İçin Etkileyicidir

Bizde derin izler bırakan insanları hatırlayınız. Onların im i önemli özellikleri daima haklı bulunmaları değil, o haklılığa yaptıkları katkıdır. Onlar duygu, düşünce ve davranışları ile bir eylemi haklı kılarlar. Güzel ahlâkın davranış kalıplarına dökülürken bir orijinallik, bir farklılık kazanması o ahlâkı besler. Böyle bir dikkat ve sanat içindeki ailede çocuk neşeli, güvenli, huzurlu olur; bu dikkat ve sanat çocuğu bilgilendirir, olgunlaştırır. Başkalarını nasıl sözlerimizden çok işlerimizle etkileyebileceksek, çocuklarımızı da sözlerimizden çok işlerimizle etkileyebiliriz. Davranışların öğreniliyor olması çocuklarımızın iyi yetiştirilmesinde bize kolaylık sağlıyor, ama aynı zamanda çok dikkatli olmamızı da gerektiriyor. Belirli zamanlarda çocukları ile birlikte kimsesiz çocukların barındırıldığı, yaşlıların bakıldığı kurumlan ziyaret eden, oralarda yaşayanlara hediyeler götüren bir ailenin, çocuklarına bir eylem zevki yaşatmış olacağı ortadadır, imleyen, ilerleyen, sonuç alan bir ahlâki girişimfdir bu. Kimsesiz yaşlı insanlara kendi elleriyle hediyelerini sunan bir çocuk, yardımlaşmanın İnsanî ve sosyal sonuçlarını doğrudan görecektir.Çocuk, o yaşlı insanların gözlerinden, sizin anlatmakta zorluk çektiğiniz nice şeyleri öğrenecektir. Tekerlekli sandalyesinde yaşayan yaşlı bir kadını haftada bir gün bir saat ona refakat
ederek çevrede gezdiren bir anne, çocuğuna uzun ahlâk öğütleri vermek zorunda kalmayacaktır. Aileler ahlâki girişimlerini süratle ev dışına çıkarmaya, çevreye yönelmeye başlamalıdırlar. Bugünkü sosyal hayatın gerçekleri, şu acayip şehirleşme, şu ilginç, son model komşuluklar,
artık az ötede oturan insanlara akşam pişen yemekten bir kap götürmeye pek imkân tanımıyor. Çocuklar dar çevrede ahlâki girişimler göme imkânı bulamayabiliyorlar. Öyleyse güzel ahlâkın girişimlerini daha uzak çevreye ve kurumlarla iletişim çerçevesine taşımak Mecburiyettir. Aksi halde çocuklar yalnız evin içinde hüküm sürebilen, evin dışında hiçbir faaliyeti ve etkisi olamayan bir ahlâkla karşı karşıya oldukları düşüncesine kapılahileceklerdir. Çocukları; işleyen, hareket eden, sonuç alan şeylerin ilgilendirdiğinden hiç şüpheniz olmasın. Unutmamalıyız ki, çocuğun üstün bir ahlâk anlayışı etrafındaki sınırlamaları, yasakları kabul etmesinde kendisine bu seçeneği sunan insanların ahlâk ve karakterlerinin üstün ve işler
halde olması çok önemli bir rol oynar. Güzel ahlâkı öylesine hareket halinde tutabilmeksiniz ki çocuk, o ahlâkın sınırları yıkıldığında bütün güzelliklerin de yıkılacağını hissetsin. Sınırlara, yasaklamalara uymadığında hangi güzelliklerin yok olacağını göremeyen bir çocuk, bunlara uymak için çok istekli davranmayacaktır. Kimse değerli olduğuna inanmadığı  bir şeyi korumaya çalışmaz, onu korumak için yapması gereken fedakârlığı yapmaz. Davranışlarınızdan, girişimlerinizden ve elde ettiğiniz sonuçlardan kendisine sunulan güzel ahlâkın insanlığın kalbi olduğuna inanan bir
çocuk o kalbin durmaması için çalışacak yetişkinlerden birisi olma yolunda ilerleyecektir. Herkesin övdüğü, herkesin değer verdiği yaşama
biçimini kendi ailesinde gören bir çocuğun, o yaşama biçimi etrafında örgütleneceği muhakkaktır. öyleyse evinde, doyumsuz tadı olan berrak
sıılaı bulunduran bir aile olarak kalmamalısınız, o suların aktığı bir çeşme olmalısınız.

8- Hayranlık Kültürü, Çocuk İçin Elverişsiz Bir Gelişme Ortamıdır

Anne babanın küçük şeylere büyük önem vermemeleri, büyüklükler karşısında küçük davranmamaları çocuğun karakter teşekkülünde
etkili olur. Her şeyi ve herkesi alkışlama konusunda çok istekli olan bir ailede çocuğun faydalı ile faydasızı, güzelle çirkini, iyi ile kötüyü ayırma
gücünün doğru gelişmeme ihtimali vardır. Küçük menfaatler, küçük insanlar, küçük davranışlar ve küçük sonuçlar karşısında hep hayran olan bir ailede çocuk da her küçüklüğe hayran olarak yetişir.

ÇÖZÜMLEMELER

Güç
Anne mübarek gecelerde çocuklarının kıyafetlerini değiştiriyor, onlara ilgi çekici hediyeler alıyor, onların da arkadaşlarına hediye vermesini
sağlıyordu. Bu ailede mübarek geceler hem ibadet, hem çalışma geceleriydi. Çocuklar büyüklerinin yanında ibadetlerin bir kısmına katılıyorlar,
en çok sevdikleri veya en çok zorlandıkları derse de bir saat fazla çalışıyorlardı. Çocukların çok hoşlanacakları bütün kararlar bu gecelerde alınıyordu. Yenilenecek bir eşya, bir seyahat, tatil planı, giderilecek bir ihtiyaç hep bu gecelerde belirleniyordu. Her anne baba çocuğu için daima çaba içindeydi, daima onu memnun edecek, onun ilgisini çekecek faaliyetler peşindeydi. Bunların bir kısmının mübarek gecelere ayrılması hiç de zor değildi. Bu aile, çocuklarının türlü vesilelerle oruç tutmalarına da çok önem veriyordu. Çocuklar henüz çok küçükken tuttukları yarımşar günlük oruçlarının karşılığında aldıkları ödülleri hiç unutmuyorlar. Baba şöyle diyordu: “Oruç, onlara bizim ifade edemediğimiz her şeyi ifade ediyor. Kendilerini kontrol edebilmek onları müthiş güçlendiriyor.” Ailenin sadece çocuklar için düzenlediği iftar yemekleri de üzerinde durulmaya değer bir faaliyettir. Çocuğa daima gerçek büyüklükleri sunmak gerekir. Çocuk, sahte başarılardan, sahte insanlardan, basit, kaba ve sıradan “ürünler”den korunmalıdır.
Çocuk seçmeyi, ayırmayı, doğruyu takdir etmeyi öncelikle anne babasından öğrenir. Bu da zaten gerçek kültürdür. Bayağı olanla seçkin olanı ayıramayan, bayağı olanın da doğrular ve güzellikler için bir vasıta olabileceğini düşünen insan, “kültürlü insan” sayılamaz. Bayağı
olanla seçkin olanı ayıramayan bir insan, önemliler sıralamasını da yanlış yapar. Seçkim i olmayan bir anne baba çocuğa seçkin
bir ortam sunamaz. Çocuğun popüler kültüre teslim edilmesi, popüler kültürün onda eğitici ve öğretici olacağının düşünülmesi tehlikeli
bir yanlışlıktır. Popüler kültür genellikle yalnızca eğlence sunar ama tehlikesi buradan gelmez, o, eğlencenin sürekli olması gerektiğini telkin eder. Artık korkunç sermayelerle “büyük prodüksiyonlar” halinde sunulan popüler kültür için herkes sadece bir müşteridir ve onun amacı müşterileri artırmaktır.

9- Ailenin İletişim Başarısı Çocuğun Kendine Güvenini Besler

Ailenin diğer ailelerle, insanlarla ve kurumlarla iletişimlerindeki başarıları ailenin özel ritmini etkileyen özel bir sestir. İletişimde aktif olan ve saygı gören bir aile, çocuğun hareket yeteneğine canlılık katar. Bu durum çocuğun sosyalleşme sürecini hızlandırır,etrafına uyum sağlamasında ona destek
olur. İletişimde hep pasif olan ve kendine güvenle bakmayan bir aile ortamında bulunan çocuk, pasif davranış biçimleri kazanır, pasif davranış
biçimleri, değiştirilmesi en zor olan davranış  biçimleridir. iletişimde aktif ve saygın olmaya çalışan bir anne baba, çocuğu da bu hareketlilik içine katmalı, onu seyirci olarak tutmamalıdır Çocuğunuzla birlikte bir müzeyi geziyorsam/, çocuğamüze yetkililerine soru sorma fırsatı vermelisiniz. Bir lokantada siparişleri o verebilir, bir .ılış verişte söze o başlayabilir, hastalığını doktora önce o tarif edebilir. Çocuk iletişimde aktif davrandığında
çevresini nasıl harekete geçirdiğini, davranışları nasıl yönlendirdiğini görür, insanlar ve olaylar arasında kendisine ait bir yer olduğunu
sezer, kendi yerini daha cesaretle belirlemeye
başlar. Her girişimde hemen çocuğun yerini almak, onun konuşmasını ve hareket etmesini engellemek, hep onun adına konuşmak ve karar vermek
çocuğun kendi gücünü keşfetme ve kullanma imkânlarını daraltır. Çocuğunuzun iletişimde aktif olmasını istiyorsanız onu aktif olmaya teşvik etmelisiniz, bunun örneklerini göstermelisiniz, ona fırsatlar sunmalısınız.

ıo- Gerçek Kaliteyi, Kaliteden Zevk Alma Duygusu Üretir

Kalite; emek, özen ve kaliteden zevk alma duygusu istjjjr. Bir ilişkinin kalitesinde de aynı ihtiyaçlar geçerlidir. O ilişkiye emek vereceksiniz, o ilişki üzerinde sorumlu ve özenli davranacaksınız, bunları yapmaktan da özel bir zevk duyacaksınız. Çocuğunuzla etkili bir iletişim için çaba göstermekten
zevk almadığınızda en iyi sonuca ulaşamazsınız. Çocuğunuza ayırdığınız zamandan en küçük bir şikâyetiniz bile, onunla iletişiminizi
eksik bırakır. Ona zaman ayırmaktan büyük keyif duyarak onunla birlikte olduğunuzda çocuğunuz bunu hissedecek, duygusal olarak
dalıa iyi bir duruma geçecektir. Kalitenin tamamlanması ile ilgili ölçülerin farkında olan bir anne baba, kendilerine ödevleri ile ilgili bir som soran çocuklarına “Öğretmenine sor., öğretmenler bunun için var.” deme/.. Böyle bir sorunun cevabını çocuğu ile beraber araştıran, kitapları karıştıran, başvuru eserlerini inceleyen, çocuğu için bir şeyler yapıyor olmaktan duyduğu keyfi de çocuğuna aktarabilen bir anne baba çok yoğun bir duygu alışverişi sağlamış olur.

Category: Ahlak Gelişimi Dualar

About Ahmed Musab Adal

1978 Kastamonu doğumluyum. Üniversitede ilahiyat fakültesini bitirdikten sonra internette birkaç özel projede yer aldım. Yaklaşık 4 yıldır blog yazarıyım. Alıntı ve uyarlama yazılarım yoğunluktadır.