Kalemin Levh-i Mahfuzda ilk yazdığı, sırların ve ilahi hâzinelerin anahtarı olan
besmele ile, normal alışkanlıklarımızı ibadete dönüştürebiliriz. Mü’minlerin günlük
hayatında büyük bir önem arz eden Besmele, bu yönüyle büyük bir nimettir, muazzam
bir fırsattır. Bu nimetten istifade, bu fırsatı kullanmanın yolu da niyetten geçer, niyet öyle bir iksirdir ki, onunla günahlar , sevaplar da günaha, adetler ibadet lere dönüşebilir.Mesela bir bardak su içtin, bunda herhangi bir günah veya sevap yok. Ama o suyu içerken Bismillah diyip içersen işte o su içme adetin ibadete dönüşür. Çünkü burada bir niyet var. Resulüllah yaptı veya söyledi diye onu bir sünnet olarak düşünüyorsun. Böylece Besmele Resulullah’ı, Resulullah da Allah’ı hatıra getirir. Allah’ı hatırlamak, onu düşünmek ise, ibadettir. Ne kadar meşru hareket ve davranışımız varsa hepsini
Besmele ile ibadete dönüştürmek mümkün. Bu da bize, az zamanda ve kolay bir şekilde çok sevap kazandırmaya vesile olacaktır. Böylece yiyip içmede, yatıp kalkmada, giyinmede, araçlara binmede hülasa bütün günlük işlerimizde hep ibadet içinde olmuş olacağız. Besmele, aynı zamanda Allah’ın biz insanlara sonsuz rahmet hâzinelerinden ihsan ve ikram etmiş olduğu nimetlere bir kür, bir tefekkür ve bir teşekkürdür, bir nevi ücrettir. Mesela pazardan bir milyon lira verip bir
kilo elma alıyoruz. Acaba bu elmanın gerçek değeri bu kadar mı, dünyanın bütün bilim adamlarının bir araya gelip yapamadığı bir elmanın fiyatı bir milyon olabilir mi? Bizim pazarcıya verdiğimiz ücret, elmanın gerçek ücreti olamaz, o ancak elmayı ayağımıza getirme emek ve hizmetinin karşılığı olabilir. Elmanın gerçek değeri onu bizzat yapana, hakiki sahibine verilmesi gerekmez mi? Acaba elmanın gerçek sahibi Allah ücret olarak bizden ne istiyor? Allah’ın istediği fiat üç kelimedir: Zikir, fikir ve şükürdür. Elmayı yiyerken Bismillah demek zikir, sonunda elhamdülillah demek şükür, yeme sırasında elmanın sahibini düşünmek, Ondan bir ikram ve hediye olduğunu kabul etmek ise, fikirdir. O zaman elmanın hem
tadı hem de kıymeti artacaktır. Allah’ın bize ikram ettiği diğer bütün nimetleri buna kıyas edelim. Bazen hediye sahibini düşünmenin verdiği zevk, hediyenin verdiği zevkten daha fazla olur. Aynı şekilde nimet vereni düşünmenin lezzeti, nimetin lezzetinden daha fazla olur. İnsan fıtratında iyiliklere ve ikramlara karşı teşekkür etme ve minnet duyma duygu ve arzusu vardır. Birisinden aldığımız bir toplu iğneye karşı dahi teşekkür ediyoruz. Nimetlere karşı şükürsüzlük, nankörlüktür,
nimeti verene karşı saygısızlıktır. Teşekkürü nimetin gerçek sahibine yapmamak ise, haksızlık ve insafsızlıktır. Meyve nimetine teşekkür etme gerek. Bu teşekkür ihtiyacım, vicdanında duyan Sudanlı bir kabile, meyve verdiği için meyve ağaçlarına secde ederek gideriyor. Aynı durum Hindistan’da da var:Sütü yapana değil sütü veren ineğe teşekkür ediyorlar. Demek insanlar iyiliklere karşı te şekkiir etmek istiyorlar. Ama bazen teşekkürün adresini şaşırıyorlar. O halde biz de Bismillah diyerek Mün’im-i hakiki olan Allah’a teşekkür ede ceğiz. Allah namına alacağız, Allah namına vereceğiz, bütün işlerimizde Allah namına
başlayacağız ve Allah adına işleyeceğiz.