EN GÜZEL UYKU
Anne, çocuğunun kendi işlerini kendisinin yapmasına çok önem veriyordu. Bunda da oldukça başardı olmuştu. Bir gece yakın arkadaşları ile son derece nereli bir sohbet içindeyken çoktan yatmış olan oğlu odasından seslendi: – Anneciğim! Susamışım… Bana su verir misin? Sohbet bölünmüştü. Annenin en samimi olduğu arkadaşı, biraz şakacı ama uyaran ve mekanik bir sesle çocuğu anneden önce cevaplandırdı: – Kalkıp suyunu içmen gerekmiyor mu? Bu, doğru yerde doğru davranış kuralını bilmeyen, duygusal ihtiyaçları sezinleyemeyen birinin tepkisiydi. İhtimal, kendisi de bir anne olan bu yakın dost, çocukların iyi bakıldıklarında iyi işleyecek birer makine olduklarını düşünenler arasındaydı. Çocuklar makine, onlar da iyi birer tamirciydi… Anne, çocuğunun kendi işini kendisinin yapmasına önem vermekle birlikte, çocuğunun su istemesinin özel bir anlamı olduğunu hissetti. Bu, farklı bir durumdu. Farklı durumlar farklı tepkiler gerektiriyordu. Eğitimi bir sanat yapan buydu. Çocuk yalnız su değil, annesini de istiyordu. Kendisine su getiren annesini istiyordu çocuk. tadını çıkarır, araya bir şey koymadan yalnızca onların varlıkları ile mutlu olurlar. Torunlar da onları aynı şartsız sevgi ile severler. Bu öyle pürüzsüz sevgi köprüsüdür ki, çocuklarımızın sağlıklı bir ruhla yetişmelerinde âdeta askerî bir
görev yapar. Bu köprünün aileye kattığı; neşe, güven ve gelecektir. Nineler ve dedeler torunları karnelerinde “zayıf” getirdiklerinde değil, zayıflamaya başladıklarında üzülürler. Onların uykularını kaçıran şeyler yalnızca torunlarının uykularını kaçıran şeylerdir. Onlar bir kaynaktır ki oradan gürül
gürül sadece sevgi akar, işte bunun yerine başka hiçbir şeyi alıp koyamazsınız. Yeri doldurulmayacak her şey, yerinde çok önemlidir. Eğer büyük babalar ve büyük anneler de yanımızda olmayacaklarsa, gelecekteki yerimiz sağlam olmayacaktır. Doğru bir yere doğru bir şekilde gidebilmemiz, onların yanımızda olmasına bağlıdır. Aksi takdirde varacağımız yer kendimize ait bir yer değildir. Oysa biz kendi geleceğimize
yürümeliyiz. Evlerdeki yerlerini terk etmeye mecbur bırakılan dedeler ve nineler istemeseler de giderlerken yalnız yorgun vücutlarını değil, her zaman en büyük ihtiyacımız olan bütün insanca anlamları da götürmektedirler. Geçmişini silip atanların geleceği de silik olur.
2- Büyük Babalar ve Büyük Anneler
Bir Terbiye Usulüdür Torunlarının kişisel planları ve başarıları ile pek ilgilenmeyen büyük baba ve büyük annelerin onların terbiyeleri ile yakından ilgili olduklarını Görmekteyiz. Torunlarının yalan söylemeleri, nezaket taşımayan söz ve davranışlarda bulunmaları, kavgalı gürültülü ilişkiler yürütmeleri karşısında onlar hemen harekete geçerek, olanın güçleri ile bu yanlışlıkları önlemeye çalışırlar.Kanaat göstermenin, akıl ve hırs dengesinin, nezaketin, ölçünün, saygının, fedakârlığın, paylaşmanın, becerinin, el emeğinin baş tacı yapıldığı günlerden gelen bugünün nine ve dedeleri hu değerleri torunlarına aktarmaya çalışarak. bir terbiyeci rolü oynamaktadırlar. İnsan yaşlandıkça daha duru düşünebilmekle, insan ilişkilerinde elde ettiği tecrübe, hayatları aldığı derslerle temel İnsanî değerlerin önemini daha derin idrak edebilmektedir. Yaşlı bir insan daha yukarda durmakta, günü ve getirdiklerini daha yüksek bir yerden, dolayısı ile etraflıca seyredebilmektedir.Bu etraflıca görüşün ve tecrübenin yaşça küçük olanlara aktarılması hiç bitmeyeceğinden, yarının dede ve nineleri de torunlarına yine doğru şeyleri hatırlatacaklar, yine görülemeyenleri
gösterecekler, daima hayatın özünü işaret edeceklerdir. Bugün hayat iyice ayrıntılara boğulmuş, işler çeşitlenmiş, insan ilişkileri ayn bir kürsü olmuş,
baş döndürücü gelişmeler insanı her an yeni bir buluşu inceleyip anlamaya, kullanmaya, yeni bilgilere hemen intibâk etmeye mecbur kılmıştır.
I Iayat bir koşuşturma haline gelirken, yaşlılarımız durup kendimizi dinlememiz, hayatın anlamını kaybetmememiz ve birbirimizden uzaklaşmamamız için bize uyarılarda bulunacaklar, bize insanın ve hayatın özünü işaret edeceklerdir. Dün birbirlerinden kilometrelerce uzakta
bulunan iki insan birbirlerine yan yana duruyormuş gibi yakınken, bugün yan yana duran iki insan aralarında kilometrelerce yol varmış gibi birbirlerine uzaklar. Yaşlılarımız yalnızlaştıkça bizim yalnızlığımız da derinleşecek. Çetrefil bir hayat içinde yapmamız gereken, yaşlılarımıza daha da sahip çıkmaktır. Onları kendimizden uzaklaştırdıkça hayatımız kolaylaşmıyor, daha da zorlaşıyor. Eğer bir toplumda yaşlılar sevgiden ve ilgiden
yapılmış bir tahtta oğullarının ve kızlarının yanı başında oturmuyorlarsa, o toplumda yüksek ahlâk ve karakter sahibi insanlar yetiştirmek gittikçe zorlaşacaktır.
3 -Amca, Hala, Teyze ve Dayılar…
Anne babanın kardeşleri ile diğer akrabalar, aile ortamının güvenini, ruhsal derinliğini ve neşesini arttıran büyük gönül kapasiteleridir.
Bunlar her şeyden önce belki anne babanın başaramayacağı kadar çocuklarla dost olmayı başarabilirler. Anne babanın anlatmakta, kabul’ ettirmekte zorlanabilecekleri hayat gerçekleri bir halanın, teyzenin dilinde en etkili anlatımına kavuşabilir. Amca, dayı çizgisi çocuğa hem dostluk, hem öğretmenlik, hem terbiye sunar. Bu çizgi de tıpkı büyük anne ve büyük babalar gibi takdir etmeye daha yakın, tenkit etmeye da ha uzak bir yerde durur. Ancak bunlar çocuğun eğitimine katılmaya, onun potansiyelini harekete geçirmesi için yardımcı olmaya daha isteklidirler. İler birinde anne babanın bir başka tadı bulunduğundan, çocuklar teyzeleri ve amcaları bir arada bulunmaktan hoşlanırlar. Arkadaşlık ve dostluk meydana getiren bu ortamda teyzeler ve amcalar gerekirse sırları da paylaşarak eğitici, yol gösterici olurlar. Halalar ve dayılar gibi.
4 Çocuklar, Akrabaları ile Kendi İlişkilerini Kurabilmelidir
Anne babalar kendi ilişkilerini nasıl çocukları üzerinden yürütemeyeceklerse, akrabaları ile ilişkilerini de çocukları üzerinden yürütemezler. Olaylar kaçınılmaz bir kırgınlığı, küskünlüğü gelip aileye bırakmışsa anne baba bunu çockluklaıına taşımamalı, çocuklarının akrabaları ile kendi ilişkilerini kurabilmelerine yardımcı olmalıdır. Amca, dayı, teyze, hala gibi gönül kapasiteleri yalnızlık için âdeta can atan günümüz hayalinda çocuklar için birer dost, birer öğretmen,birer sırdaş, ailenin manevî varlığının diğer temsilcileri olarak güç kaynağıdırlar. Anne baba, çocuklarının bu güç kaynaklarından uzaklaşmasına sebep olacak bütün söz ve davranışlardan kaçınmalıdır. Çocuk kendisini daima büyük, geniş, canlı bir ailenin mensubu olanlara hissetmeli, bunun verdiği güven içinde yaşamalıdır. Çocuğun, akrabaları ile iyi ilişkiler kurabilmesi onun kendine güvenini arttırır, diğer ilişkilei
inde başarılı olmasını teşvik eder. Ancak anne babanın çocuklarını kendi ilişkilerinin temsilcisi olmaya zorlaması bu imkânı ortadan kaldırır.
Yine iftihar ediyorum ki hala, teyze, amca, dayı neşesi ailelerimizde devam etmekte, çocuklanmız bu olağanüstü güzel ilişkilerin zenginliğinden mahrum bulunmamaktadır.
5 -Akrabalar Hep Yakında Olmalıdır
Kimi akrabalar yanı başımızda bulunabileceği gibi kimileri de çeşitli sebeplerle yaşadığımı yerden çok uzakta bulunabilirler. Amca, teyze gibi yakınlar da uzakta olabilirler. Bu takdirde çocuklarımızın uzaktaki akrabalarımızla haberleş meşinin sağlanması önem kazanır. Anne baba haberleşmeye öncülük ettiğinde çocuk da akrabaları ile uzaktan da olsa ilişkisini sürdürebilir.Eğer uzaklık araya girer ve bu engel ihmal kârlıkla beslenirse, akrabalar bir müddet sonra seçilmez olurlar. Halbuki uzaktaki yakınlarla da haberleşme sürdüğü müddetçe çocuğun kendisini kalabalık ve güçlü bir ailenin mensubu olarak hissetmesine hizmet ederler. Aile her dununda bölünmeyi önlemeye çalışmalı, çoğalmayı hedef almalıdır. Bu çoğalma içinde çocuk daha mutlu, daha güvende olacak, çeşitlenen ilişkiler içinde o da kendi ilişkilerini geliştirebirmiş olmanın başarı hissini duyacaktır.