Duanın Bilimsel Açıklaması ve Etkileri Nelerdir? İbn-i Sînâ’ya göre duanın etkisi, dünyevî eğilimlerle semavî sebeplerin birlikte çalıştığı bir sonuç olarak ortaya çıkar. Duâ esnasındaki yalvarış gökküreleri üzerine, tıpkı insanın hayal gücünün kendi vücudu üzerine tesir etmesi gibi büyük kâinatın kanunlarına göre fizikî bakımdan tesir eden ruhî bir etki olarak görülür.
Duâ, keyfiyetine, şiddetine ve güçlü söylenişine bağlı olarak ruh ve cismimizi etkiler.
Duanın güçlü frekansının niteliğini, şiddet sınırına değin tanımak kolaydır. Fakat, duanın keyfiyeti yeryüzünde henüz tanınmamıştır. Çünkü biz başkasının aşk ve îmânını ölçecek bir araca sahip değiliz. Bununla beraber, duâ eden bir kişinin yaşamında izlediği yol, bize onun Allah’ın huzurunda yaptığı duanın keyfiyeti hakkında bilgi verebilir.” (Carrel, Duâ: 45)
Konu ile ilgili Marinier şunları yazıyor:
“Duâ eden birey tarafından, tartışılmaz sübjektif bir realite olarak tecrübe edilen derin varlığın bu ortaya çıkışı, genellikle, kendisinden hemen önce bahsettiğimiz uykuya meylin peşinden gelen bir fenomende tecessüs uyandıran bir doğrulanma bulur. Burada beden ısısının yükselmesi söz konusudur. Beden ısısının bu yükselişi, haricî bir tahrik ile, hatta alışılmış anlamda bir iç tahrik tarafından sebep olunmadığı nispette ilgi çekicidir. Bu ısının yükselişi, aksine genel olarak varlığın, içinde bu tahrikin oluştuğu bölgelerinin bir nevi sükûnete ermesiyle eş zamanlıdır. Bu, gerçekte o anda ruhî yaşantıyı canlandıran ve onun aracılığıyla beden üzerinde etki yaratan özel bir endişe, özel bir fikir veya muayyen bir his değildir. Daha ziyade buradan, belirsiz ve ilgisiz (?) -en azından duâ belli bir dileği kendine konu almadığından- belli bir özlem, merkezi süreçlerin, hatta varlığın çekirdeğinin bir canlanması söz konusudur. Duâ eden kimseyi, duanın başlangıcında gerekli olan elbisesini çıkartmaya zorlayabilir. Bu işin yapılmasına, diğer bütün zihnî etkinlikleri Felç eden bir serinkanlılık içinde imkân verir. Bununla birlikte biz henüz, herkesin açıklamasını yaptığı bu olgu hakkında, istatistik gözlemlere sahip değiliz. Fakat yeterli sayıdaki süjenin, duâ eyleminin farklı safhalarında kendilerinin gözlemlerine müsaade etmeleri ölçüsünde, bu tür gözlemleri elde etmek kolay olacaktır.
Eğer beden ısısının yükselmesinin moleküler hareket hızının artmasına uygun düştüğü ve haricî bütün tahriklerin dışında, merkezî bir süreç tarafından meydana getirildiği hadisesi düşünülürse bundan, duanın sonsuz derecede küçüğün dünyasında bulunan bazı şeyleri harekete geçiren bir fonemen, tüm beşerî nebülozun hızlanışını da bizzat sürükleyen hareket olduğu neticesini çıkarmamız gerekir. Isının yükselmesi sadece, fizikî hayatın ve ruhun sınırlarında meydana gelen molekül ve atomlara değin bir çalkantının dışa aksetmiş ve gözlenen bir işaretidir. Bu tıpkı, varlığın enerji çekirdeğinin daha hızlı bir döneme hareketi tarafından tahrik edilip de, hep kendi yörüngelerinde seyreden parçacıkları gittikçe artan hızıyla yörüngelerinden uzaklaştırarak, beşeri yapıda artan bir önemi haiz olmaya başlamasına benzer. Isının yükselişinin kaba bir tezahürünü teşkil ettiği enerji çekirdeğinin bu hızlanışı, insanı fizik planında, psikolojik düzlemde derin varlığın ortaya çıkması şeklinde tasvir ettiğimiz duruma uygun düşecek¬tir.” (Marinier, Duâ: 40)
Hz. Peygamber (s.a.v.) “Duâ ibadetin beynidir” buyuruyor. (Tirmizî, Duâ: I) Bir önceki bölümde bu hadis-i şerif üzerinde durup bazı açıklamalarda bulunmuştuk. Burada yine duâ ile beynin ilişkisi üzerinde duracağız. Marinier, konu ile ilgili olarak şunları yazıyor
Sübjektif tecrübe, duanın, çıkış noktası beyincik bölgesinde olduğu zannolunan, geçtiği yol ise, omurgalar vasıtasıyla dış sinir uçlarına kadar uzanabilecek olan sinirsel dalgalar meydana getirmeye elverişli olduğunu, mkâr edilmez bir biçimde, göstermektedir. İrade ve beyinde neşredilen ışın dalgalarının fotoğrafını çekmenin veya daha da iyisi, sinir akımını filme almanın mümküı olmasını bekleyeduralım, bu sonucun gerçekliği, ürper diğimiz bir durumda kolaylıkla gözlenebilir bir reflek: tarafından açığa vurulur; tüyleri harekete geçirici refleksi söylemek istiyoruz. Genel olarak bu refleks, tüyleri dikleştirici, kasların sinir dokusu tarafından bizzat tahrik edilen kâh kısmî, kâh genel bir büzülmeden ibarettir. Pilomoteur refleks özellikle merkezî açıdan incelenmiş ve onun, en çok soğuk, korku, bazı şeylerin bunaltması, vb dış uyarılarla; duygusal ve estetik hisler tarafından meydana getirildiği belirtilmiştir. Bununla birlikte, bu refleksin merkezi uyarılar tarafından, yani menşeinde bulunan haricî uyarıların hayalî tasavvuru ile de tahrik edilebiliı olduğu anlaşılmıştır. Pilomoteur refleks böylece hem beyinle ilgili bir refleks, hem de sympathigue bir reflekstir. Etki yaratmak için hayalî tasavvur zorunlu olmaksızın, duanın pilomoteur refleksi vücudun bütün yüzeyinde harekete geçirilebilmesi ayrıca ilginçtir. Açık bir istek veya belirli bir fikirle bağlantılı, özel bir heyecan fazla gerekli değildir. Çünkü belirtmiştik ki, söz konusu refleks, her türlü hayâli, her türlü düşünceyi veya eşya ile alâkalı her türlü duyguyu sistemli bir biçimde kendisinden uzak¬laştırmış olan varlık, sadece kendi değişmez gerçeğinin saf bir algılanışına ulaşmaya çaba sarfettiğinde de meydana geliyordu. Tamamıyla kişisel olarak, varlığın bizzat kendisiyle özdeşleşmesi, seraba bir boşluk “ben”in “ben” huzuruna çıkması veya varlığın kendi nihâî yalınlığına sıkışması gibi tecrübe edilen bu fiilde, pilomoteur refleks ilgisiz heyecanın ya da konusu olmaksızın kendisine ulaşılmış olan heyecanın dış belirtisi olarak görülür. Şüphesiz normal duadan, ilgisiz veya konusu olmayan bir heyecandan, çok kesin olarak bahsedilemez; fakat az önce yapmış olduğumuz önemli açıklama yine de faydalıdır; zira söz konusu duâ bizzat ilgisiz bir uyarmanın harekete geçirdiği bu ilgisiz heyecana ulaşmak için, alelusul heyecan yaratan şeylerden tedricî bir uzaklaşma meydana getirir. Böylece başka yollardan, önceki gözlemlerimizden elde ettiğimiz sonuçlara benzer neticelere ulaşıyoruz. Sinirsel ve duygusal anlamda da duâ, en ince ve en küçük merkezî safhaları devreye sokar. Sympathigue kolon ve sırt-bel iliği vasıtasıyla, asabî tepkisini pilomoteur refleksin ifade ettiği sinir uçlarına kadar onları devam ettirir… Duâ, şok tedavilerin veya hormonal sıvı zerketmenin meydana getirdiği sonuçları düşündüren etkilere sahip olabilir. Buna karşılık, sıhhat yerindeyse, duâ vücudun gücünü artırır ve ona alışılmadık idrak imkânları veya normal olmayan işler başaracak liyâkatta güç ve kudret kazandırır.” (Marinier Duâ: 40-44)
ABD ordu arşivlerine intikal eden şu olay düşündü rücüdür:
II. Dünya Harbi sırasında olayı bizzat yaşayan Uçan kale’nin pilotu Binbaşı Linberg anlatıyor:
“Bir gün dokuz kişiden ibaret olan uçankalemizle Avustralya üzerinde uçuyorduk. Aniden bir arıza meydana geldi. Düşüş o kadar çabuk oldu ki, ancak kurtarma sandallarına binecek kadar zaman bulabildik. Yanımızda ne bir lokma ekmek, ne de bir damla su vardı. Hepimiz ne yapacağımıza şaşırmıştık. Yalnız içimizde bulunan makineli tüfek onbaşısı Dallaslı Hcrnandez kaza olduktan sonra duâ etmeye başlamıştı. Bir müddet duâ ettikten sonra kurtulacağımızı bize müjdeledi. Bunun üzerine biz de hep birlikte duâ etmeye başladık. Böylece üç gece aç susu geçti. Tam üçüncü günün akşamı takattan kesileceğimi anda uzaktan sandallar göründü. Bunların, yaklaşınca Avustralyalı yerliler olduğunu farkettik ve bizi kurtardılar.
Buraya nasıl geldiklerini sorduğumuzda yerliler şöyle cevap verdiler:
“Üç gün önce balıktan eve dönerken içimizde garip bir his bize buraya kadar gelmemizi ihtar ediyordu. İşte bizde bu sese kulak vererek buraya kadar geldik ve sizi bulduk.” İslâm tarihinde bunun gibi milyonlarca olay yaşanmıştır.