2005 yılında evlenip ilk evime Beykoza’a taşındım. Şirin bir mahalleydi, insanları çok cana yakın ve sevecenlerdi. Komşuluk duygusunu en samimi şekilde hissettim. Komşularımın hepsi birbirinden kıymetli ve benim için özeldiler. Yeri geldi anne, yeri geldi abla, yeri geldi kardeş, yeri geldiğinde ise en yakın dost ve sırdaş oldular. Onların içerisinde biri vardı ki etrafımdaki insanlara kuranı kerim öğretiyorum diye her fırsatsa bir şeyler hazırlar.
– Çok yoruldun gel bir bardak çay içelim derdi. Bir müddet sonra aramızdaki muhabbet artarak devam etti. Bir gün baş başa otururken bana,
– Umreye gitmeyi çok istiyorum, ne olur bana dua et dedi. Bende kardeşimi dualarıma katarak, Allahım, Tülay umreye çok gitmek istiyor ne olur nasip et derdim. Aradan kısa zaman geçtikten sonra beklemediğim bi anda telefonum çaldı arayan hac ve umre turizm şirketiydi. Bana tercüman olarak bizimle umreye gelip kafileye öncülük yapar mısınız dediler. O anda aklıma geldi daha önce Tülay’a yaptığım dua. Büyüksün Allah’ım dedim.
Ben hayret ve şaşkınlık içerisinde değildir bu bana layık bu bende, bana bu lütuf ile ihsan nedendir diyerek ağlamaya başladım Mekke de Kabe’yi görüp etrafında lebbeyk diyerek dönebilecek ardından Medine’de peygamber efendimizi ziyaret ederek dua edecektim. Duanın merkezine gitmek ne büyük bir aşk,ne büyük bir lütuftu. Ben umreye giderken, Tülay bana.. – Bir arabam olsun çok istiyorum, Mekke’ de Medine’de aracım olsun diye dua et dedi. Rabbim orada çok aklıma getirdi, Tülay’ın umreye gelmesi ve bir arabası olsun diye çok dualar ettim. Döndükten sonra hiç hesabımızda yokken bizim bir aracımız oldu. Buradan şunu anladım, Ben ne zaman bir kardeşim için samimane dua etsem rabbimin önce bana verdiğini fark ettim. Belki de bana vermesinin asıl sebebi kardeşim için yaptığım samimane duanın neticesiydi.. Allah Resûlü, Kişi müslüman kardeşinin arkasından dua ederse melekler, amin aynısı önce sana olsun derler. Rabbim yolumuzu hayırlı ağzı dualı insanlarla kesiştirsin, şerli insanlardan bizleri uzak ve muhafaza eylesin.