Tehlil İle İlgili Bazı Ayetler : “(Habibim, sana iman etmekten) yüz çevirirlerse de ki: Bana Allah yeter. O’ndan başka hiçbir ilah yoktur. Ben ancak O’na güvenip dayandım. O, büyük arşın sahibidir.”
“İşte Rabbiniz olan Allah, O’ndan başka hiçbir ilah yoktur. O her şeyi yaratandır. O halde O’na kulluk edin. O, her şeyin üstünde (güvenilip dayanılacak mutlak) bir vekildir.’’
Yukarıda zikredilen tehlil hakkındaki iki ayet-i celile, Hakk’a dayanma bakımından çok önem taşıyan ayetlerdir. Bunlarla Yüceler Yücesi (celle ve âlâ) Rabbimize dua etmek, ne mutlu bir dilektir. İnsan her zaman Rabbine sığınmasını bilmelidir. Bilhassa seherlerde ve tenha yerlerde boş durmamalıdır. Çünkü her şeyin Halik’i olan Rabbimiz, bizim yalvarışlarımızı boşa çıkarmayacak ve arzularımızı inşallah yerine getirecektir.
Birçok veliler ve iyi kullar hep bu yoldan geçmişler, gecelerini Tehlil ile ve Teşbih ile geçirmişlerdir. Öyle ise bizler de onların yaptıkları gibi yalvarmasını bilmeli ve gereken anlarda Rabbimize sığınmalıyız. Çünkü insan her zaman Rabbine muhtaçtır. On’suz yaşamasına imkan yoktur.
“Nihayet su onu boğmaya başlayınca (Firavun şöyle) dedi: İnandım, hakikat İsrail Oğulları’nın iman ettiğinden başka tanrı yokmuş, ben de Müslümanlardanım.”
“Kendisinden başka hiçbir tanrı bulunmayan Rabbinden sana vahiy olunana uy. (Allah’a) ortak tutanlardan yüz çevir.”
“Şüphe yok ki Allah, Benim Ben! Benden başka hiçbir tanrı yoktur. Öyle ise Bana ibadet et, Beni hatırlamak için namaz kıl.”
“Ancak sizin Tanrı’nız kendisinden başka hiçbir tanrı bulunmayan Allah’tır. O’nun ilmi her şeyi kuşatmıştır.”
“Sen de ki: O benim rabbimdir. O’ndan başka hiçbir tanrı yoktur. Ben ancak O’na dayanıp güvendim. En son dönüşüm de yalnız O’nadır.”
Bu ayetler bilhassa Allah’ın tek olduğunu, O’ndan başka ilah olmadığını açıklamaktadırlar. Tek olan Allah’a güvenmek ve O’nun yardımını istemek, kul için yaraşan en esaslı bir vazifedir. Cenab-ı Hak: “Siz isteyin, Ben vereyim.” demiştir. Öyle ise istemek bizden, vermek de Allah’tandır. O’nun lütuf ve keremi sonsuzdur. Bize vereceği, bir denizin damlası kadar da değildir. Bu itibarla O’nun hazinesinin ucu bucağı yoktur. Denizin kumları belki uzun seneler neticesinde sayılabilir, fakat Allah’ın nimet hazinelerinin sayısını saymak bizim için mümkün değildir. Cenabı-ı Hak, İbrahim Suresi’nde bu hususu açıklamıştır. Peygamberimiz de bir duasında: “Ya Rab, Sana hakkıyla şükredemedim. ” demek suretiyle aciz olduğunu belirtmiştir. Nimetin değerini bilmek, şükür demektir. Yoksa “Nerden geldiyse gelsin, ben yemesini ve içmesini bilirim!” demek kulluk değildir, şükretmek de sayılmaz. Bu, tamamen nankörlük demektir.
İnsan her an için imtihandadır. Ne dediğini ve ne yaptığını, nasıl davrandığını Yaratan’ı çok iyi bilmekte ve ona göre kuluna manevi numara (not, derece) vermektedir.
“Allah, O’dur ki, kendisinden başka hiçbir tanrı yoktur. En güzel isimler o’nundur.”
“Biz senden evvel hiçbir peygamber göndermedik ki mutlaka ona şöyle vahdetmiş olmayalım: Hakikat şudur ki, Benden başka hiçbir tanrı yoktur. O halde Bana ibadet edin.”
“Allah (böyle boş ve zatına yakışmayacak şeylerden) çok yücedir. O’ndan başka hiçbir tanrı yoktur. Yüce Arş’ın Rabbidir.”
“Allah O’dur ki o büyük arşın sahibi olan kendisinden başka hiçbir tanrı yoktur.”
“O, öyle Allah’tır ki, kendisinden başka hiçbir tanrı yoktur. Önünde de sonunda da hamd o’nundur, hüküm de O’nundur. Siz ancak O’na döndürülüp götürüleceksiniz.”
Yukarıdaki ayet-i kerimeler, Yüce Allah’ın ulûhiyetini ilan ediyorlar. Yerde gökte ve her yerde tek olduğunu açıklıyorlar.
Eğer Allah’tan başka ilahlar olsaydı, yerler gökler fesada uğrardı. Yeryüzünün intizam üzerinde olması, Mevla’nın tek olduğunun nişanıdır. Her şey o’nundur, biz de O’nun kullarıyız. Ancak kulluk yap¬mamız lazımdır. Boş laflarla kulluk yapılmaz. Kul, Rabbine hizmet (ibadet) edecek ve O’nun rızasını kazanacak, böylece Cennet ehli olabilecektir.
“Allah ile birlikte diğer bir tanrı daha edinip tapma. O’ndan başka hiçbir tanrı yoktur. O’nun zatından başka her şey helak olucudur. Hüküm O’nundur. Siz ancak O’na döndürülüp götürüleceksiniz.”
“Çünkü onlara “Allah’tan başka hiçbir tanrı yok.” denildiği vakit, büyüklük taslarlardı.”
“(Müminler için) Günahları bağışlayan, tövbeleri kabul eden, (kâfirler ve muhalifler için) azabı çetin, (ariflere) fazl ve kerem sahibi (Allah’tandır); O’ndan başka hiçbir tanrı yoktur. Dönüş ancak O’nadır.”
“İşte Rabbiniz olan Allah (budur). Mülk O’nundur, O’ndan başka tanrı yoktur. Böyle iken siz nasıl olup da döndürülüyorsunuz?”
“De ki: Ben yalnız gelecek tehlikeleri haber verenim (bir peygamberim). Ortaktan ve benzerden münezzeh ve bir olan, (her şeyi) kahreden, (mutlak hâkim olan) Allah’tan başka hiçbir tanrı yoktur.” Tehlil hakkında sıralanan bu ayet-i kerimeler insanı tamamen Cenabı-ı Hakk’ın tek olup ortağı bulunmadığına inandırmaktır. Zaten insan Allah’a inanmak ve O’na bağlanmak mecburiyetindedir. Allah öyle Allah’tır ki, dilediğini bir anda yok ve bir anda var eder. O’na hiçbir mani engel olamaz. Kimse O’nun işine karışamaz. Yegâne varlıktır. Ortağı ve benzeri yoktur. Böylece ayetlerinin manalarını dile getirmek suretiyle insan, Rabbine yalvardığı zaman ve O’nun azametini, büyüklüğünü düşündükçe, yalvarması da o nispette tesirli olur.
Rabbimizi biz sıfatları ile ancak tanıyabiliriz ve O’na bağlanabiliriz. Yoksa zatını bilmek mümkün değildir. Zatını ancak Kendisi bilir.
“O, doğunun da, batının da Rabbidir. O’ndan başka hiçbir tanrı yoktur. O halde (işinde) güvence ve dayanak olarak O’nu dilini tut.”
“Allah, O’dur ki kendisinden başka hiçbir tanrı yoktur. Onun için, iman edenler ancak Allah’a güvenip dayansınlar.”
“Allah’tan başka hiçbir tanrı olmadığını bil. Hem kendinin, hem erkek müminler ile kadın müminlerin günahının bağışlanmasını iste. Allah, dolaştığınız yeri de bilir, barındığınız yeri de.”
“O’ndan başka hiçbir tanrı yoktur. O, hem diriltir, hem öldürür. Sizin de, geçmiş atalarınız da Rabbi O’dur.”
“O, daimi yaşayandır. O’ndan başka hiçbir tanrı yoktur. O halde O’na, dininde ihlas (ve samimiyet) erbabı olarak, Hamd olsun kainatın Rabbi olan Allah’a diyerek dua edin.”
Kelime-i Tevhid manasını veren bu ayet-i kerimeler, cidden çok şümullü ve manalı ayetlerdir. Zaten Halik’in bütün kelamlarında hakiki sırlar yatmaktadır. Bunları kullar ne kadar çözmeye çalışsa, yine tamamen çözmekten acizdir. Öyle ise onun esas manasını sahibinden başkası bilemez ve anlayamaz. Denizden bir damla hesabı, ancak bu kadar alınabilir. O kadar ki aciz olduğumuzu anlarsak, bu da büyük bir bilginin nişanıdır. Hz. Ebu Bekir (r.a.): “Acizliğini anlayan da bilgindir.” demiştir.