bir vaktinde başımızda bir baklava ile uyanırdık. Anlardık ki babam yine bir yemeğe katılmış ve orada kendisine baklava ikram edilmiş. Kendisi dışarda ne yerse bize de aynısını getirirdi babana… Eve yemek saatinde gelirdim ama hemen sofı. oturamazdım. Bu Ayşe Teyzenin… Şu Fatma
İlanımın… Komşulara kap kap yemek taşırdım. Göz hakkı.. Komşu hakkı.. 30 Ura aylıkla memuriyeti olan babamı Safiye Ayla, gecesi 300 liraya Küçükçiftlik’e çağırdı. Babam bu daveti “Para ile şarkı okumak benim sanatım değil, hem ben hanende değilim!” diyerek reddetti. Babam bir takım elbise yaptırdığında evden bir takım elbise dışarı giderdi…” Oğlu, Urfalı büyük sanatkâr Celal Güzelgöz’ü böyle anlatıyordu. Eve yeni bir şey girdiğinde evdeki mevcutlardan birinin dışarı gönderilmesi, yani ihtiyacı olan birisine verilmesi, bunun da daimi bir hareket tarzı olarak benimsenmiş olması, yaşayan ahlâkın çekici bir örneğidir. Bu örnekten iki önemli sonuç çıkan Böyleşine bir güzelliği yaşayan çocuk, hem başkalarının hayatına karşı hassas ve dikkatli olmayı öğrenir, hem de ailesi ile gurur duyar.Tamamen sizin ailenize ait özel bir hareket tarzı, bir farklı üslup da çocuğun ahlâk ve karakter gelişimini mükemmel bir şekilde destekler. Güzellikler, onların işleyişine ve sunuluşuna kattığınız farklılıklar oranında çocuğa daha derinden etkili olur.Bir tarafta önemli işleri ile anne, diğer tarafta önemli işleri ile baba, bir başka yerde evdeki çiçeğin su ihtiyacının karşılanması gibi ihtiyaçları
karşılanacak, ara sıra hatırı sorulacak, bir sahne sanatçısı gibi başarılı olduğunda alkışlanacak, başarısız olduğunda yuhalanacak çocuklar parçalı aile yapısını oluştururlar. Çocuk fa k edildiği, saygı ve sevgi gördüğü, her durumda ilişkinin tabii akıcılığı içinde ilgi ile karşılaştığı bir ailede, aile bütünlüğü içinde yer alır, oradan kopmaz. Çocuğun koptuğu aileler çocuğun aileye ilâve edildiği, yapıştırıldı ğı ailelerdir. Yeni bir eşya gibi bir köşeye yerleştirilmişler, yeni bir eşya gibi bir süre aileye neşe vermişler, sonra unutulmuşlardır. Ne var ki onlar eşya değildir. Bir eşyanın tozunu al mak türünden bir ilgi ile tatmin olmazlar. Onlar, yeri başka bir şeyle doldurulamayacak ilişkiler isterler. Bizler anne baba olarak çocuklarımızı başarıya hazırlayan birer antrenör, onların iyi beslenmelerini sağlayacak birer diyetisyen değiliz. Evlerimiz de birer aşevi, birer yardım kurumu değil. Çocuklar bizim hayatımıza sonradan girmediler. Biz onların hayatına sonradan girdik. Anne babalar bir parçası da çocuklar olan insanlar olmayı terk edip, çocuklarının bir parçası olan insanlar olmayı başardıklarında sevgi, güven, saygı aileyi kuşatacak, onlarla ilgilenme bütün yön ve anlamları ile gerçekleşmiş olacaktır.